KAHKAHA GÜZELİ ALENA

Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Develer tellal iken,
Pireler berber iken…
Ben bağda üzüm bekler,
Derede odun yükler iken,
Bir varmış bir yokmuş…
Masalın yalanı mı olurmuş.
O yalan bu yalan,

Bir varmış, bir yokmuş. Eski zamanların birinde, dağından yağ, ovasından bal akan zengin ve güzel bir ülke varmış.

Bu ülkenin kralı, kraliçesi bir de Alena adında kızları varmış.

Alena öyle, diğer kızlara hiç benzemezmiş. O doğduğu günden beri hep kahkahalarla güler dururmuş. Ağlamak nedir hiç bilmeyen Alena, yine böyle bir günde kahkahalar eşliğinde sarayda dolaşmaya çıkmış.

Alena’nın sesinden rahatsız olan kraliçe bir anda:

“Ağzı büzülesice Alena! Sus biraz da kafamızı dinleyelim. Yetti senin kahkahaların. Bizi canımızdan bezdirdi!” Der demez kızcağız bir anda sessizliğe gark olmuş. Kahkahaların yanında, konuşması da kesilivermiş.

Kızının bu durumundan kendisini suçlu gören kraliçe hastalanıp yataklara düşmüş.

Kral ise Alenayı eski haline döndürebilmek için çalmadığı hekim kapısı kalmamış.

Fakat tüm çabalar hiçbir sonuç vermemiş.

Gel zaman, git zaman komşu iki krallık arasında, incir çekirdeğine doldurmayacak sebeplerden ötürü savaş çıkmış.

Savaş aylarca, hatta yıllarca sürmüş.

Bu savaş sonucunda zamanla taş taş üstünde kalmamış. Çocuklar babasız, kadınlar kocasız kalmış.

Gel zaman, git zaman, iki ülkenin savaşacak gücü ve askeri kalmayınca savaş son bulmuş.

Bu savaştan sağ kurtulmayı başaran Alena bir anda kahkahalarla gülmeye başlamış. Öyle ki attığı kahkahalar fersah fersah ötelerden duyulmuş.

Kahkahaları duyan insanlar, bir anda sevinç içinde gülüp, dans etmeye başlamışlar.

Bu dans insanları kendilerine getirmiş. Hemen hepsi iş başı yapıp evlerini tamir etmiş. Yaralarını sarmış.

Sonra da hiçbir ülke birbirleriyle savaşmamış.

Bu sayede Alena’nın kahkahaları da hiç dinmemiş.

Onlar ermiş muradına. Biz çıkalım Kaf Dağına…



Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net