KUZGUN İLE ÇAKAL

Evvel zaman içinde,
Kalbur saman içinde,
Develer tellal iken,
Pireler berber iken…
Ben bağda üzüm bekler,
Derede odun yükler iken,
Bir varmış bir yokmuş…

Eski zamanların birinde yemyeşil bir orman varmış. Bu orman türlü türlü hayvanlara ev sahipliği yaparmış.

Bu hayvanlardan biri de Çakal Sumra imiş. Sumrayı anne ve babası küçük yaşta terk etmiş. Onu Bayan Tilki bakıp büyütmüş.

Bizim Sumra iyiymiş, hoşmuş fakat hiç kendine güvenemezmiş. Bu sebepten de her şeyden korkarmış.

Gel zaman git zaman Sumra cesaretini toplayıp ormanın derinliklerine doğru yol almış.

Az gitmiş, uz gitmiş. Dere tepe düz gitmiş.

Bir anda karşısına aç bir kuzgun çıkmış. Kuzgunu gören zavallı Sumra korkudan oracıkta dona kalmış.

Çakalı gören kuzgunun ağzı sulanmış. Yavaşça çakala süzülmüş. Fakat çakal hiç kıpırdamadan öylece duruyormuş.

Bu durum kuzgunu epey öfkelendirmiş.

Çakalın karşısına geçip şöyle demiş:

“Hey! Bana baksana sen! Ne diye kaçmıyorsun benden? Ben kolay avları sevmem! Kaçıp beni biraz peşinden koşturtmalısın!” Demiş.

Ne çare ki Sumra korkudan tek adım bile atamamış. Bunu gören kuzgun:

“Korkak çakal! Benim senin gibi avlarla işim olmaz. Ben kendime kaçan avlar bulmaya gidiyorum!” Demiş.

Sonra da uçup oradan uzaklaşmış.

Kuzgunun gittiğini gören Sumra rahat bir nefes almış.

Bu sayede ilk defa korkak olmasının yararını görmüş. Fakat bu durum fazla uzun sürmemiş. Bir gece, ormanlar kralı aslan bizim korkak çakalı indirivermiş mideye.

Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de siz dinleyenlerin başına…

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net