UNUTKAN SİNCAP SİSMİS

Bir varmış, bir yokmuş. Ormanda sincap çokmuş. Fakat fazla ağaç yokmuş. Bu yüzden de zavallı hayvanlar yiyecek ve barınak bulmakta zorlanıyorlarmış.

Gelelim bizim Sismis’e. Sismis çok çalışkan bir sincapmış. Her sabah erkenden kalkıp, yiyecek toplarmış. Akşam da geç vakitlerde evine dönermiş.

Eve geldiğinde, topladıklarının bir kısmını dolabına yerleştirir, bir kısmını da kışın yemek için toprağa gömermiş.

Faka bizim Sismis’in bir kusuru varmış. O, birçok şeyi unuturmuş. Hatta bir keresinde bu, unutkanlığı yüzünden evini neredeyse yakacakmış.

Unutkanlığı yüzünden gitmediği hekim, içmediği ilaç kalmamış. Fakat hiç biri bu hastalığına çara olmamış. O da her şeyi boş verip, bu hastalıkla yaşamayı öğrenmiş.

Öğrenmiş mi dedim? Şeyy! Tam değil elbet. Bakın anlatayım.

Bizim Sismis, kışın yemek için gömdüğü badem, ceviz, palamut ve fındıkları nereye koyduğunu hep unuturmuş. Böyle olunca da komşularının biriktirdikleriyle karnını doyururmuş.

Bu unutkanlık, orman halkı için çok iyi sonuçlarda doğurmuş.

Bizim Sismis’in unuttuğu bademler, cevizler ve fındıklar gün gelmiş, filiz vermiş. Yıllar sonra da kocaman kocaman ağaçlar olmuşlar. Bu sayede orman halkı bol yiyeceğe kavuşmuş. Üstelik bu ağaçlar, onlara iyi birer barınak olmuş.

Bu ağaçları görmeye Sismis’in ömrü yetmemiş. Fakat ismi nesiller arasında hep bilinmiş.

Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de siz bıcırıkların başına.

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net