Özgeçmiş

Ben Ege Özcan, 27.Nisan.2007 de Ankara’da doğdum.
6. Sınıf öğrencisiyim. Altay futbol klübünde futbol oynuyorum, hafta sonlarımı değerlendiriyorum. Kitap okumayı, günlüğüme yazmayı çok seviyorum.

Bu yazımla, canım dedeciğime, Ay Dedem’e; 
Özlemle…!
Sevgimle…
Saygımla…!
                                Ege Özcan


Biricik dedem,  Şefik Özcan’a ithaf ediyorum.

                Ay  Dede

Gecenin karanlığında parlayan dolunay…! İşte o benim koruyucum, aydınlığım…Akşam olup gökyüzüne baktığımda bana gülen bir yüz görürüm ve hemen aklıma dedem gelir.
Ay Dedem!

Dedemin ay gibi parlak ve tonton yüzü, bana hep gökyüzünde parlayan ayı hatırlatır.

Çok küçükken yeni yeni konuşmaya başladığım zamanlarda dedeme hep “ Ay dede” diye seslenirmişim. Dedemin çok hoşuna gider, kocamankahkahalarla gülermiş.

Büyüdüğüm ve dedemle daha çok zaman geçirmeye hoşlandığım zamanda  ay dedeciğim seslenmeye devam ettim. Dedemin o güzel kocaman kahkahaları hep kulaklarımı çınlatır…

Dedem benim kahramanım. O tombul, ay yüzlü, sevimli veya saçlı, ayın ışık saçan hali kadar şeffaf… o kadar çok şey biliyor ki, karanlıkta parlayan bir ışık gibi yolumu bulmaya yardımcı…

O, benim tüm zorluklarımın cevabı. Sürekli okunacak bir kitap gibi…

İşte bu yüzden benim dedem, ay dede! Ay Dedemle anılarım. Ben dedemi çok ama çok severdim.Ay Dedem aileninen büyüğü ve sözü geçeniydi. Ara tatillerdeve her yaz tatillerinde karnemi alır almaz dedemi ziyaretegiderdim. Karnemi ilk dedem görürdü.Gözlüklerini takar karnemi en ince ayrıntılarına kadar inceler, kimi zaman “ hiç çalışmamışsın beoğlum !….kimi zamanda “ Hadi bakalım, tebrik ederim.” derdi. Elini öptükten sonra karne harçlığımı verirdi. Ben de teşekkür eder, tombul göbeğine sarılırdım.

Biliyorum, her çocuk aile büyüklerini çok sever. Ama, ben Ay Dedemi, bir başka severdim. O benim hiç tanımadığım babam, her sohbeti yapabildiğim arkadaşım gibiydi. Ay Dedemle en büyük ortak noktamız futbol ve futbolculardı. Tüm takımlar hakkında konuşurduk. Tüm futbolcuları ve hangi takımlarda oynadıklarını bilmem, dedemi çok mutlu ederdi. “İşte benim torunum.”  derdi. Dedem koyu bir Beşiktaşlıydı. Tabi ki ben de!…

Ay Dedem, gençliğinde Beşiktaşın tüm maçlarına hangi ülkede olursa olsun gitmiş, hatta beşiktaş kulübüne üye olurkatkılarda bulunurmuş. O yüzden tüm aile hepimiz Beşiktaşlıydık.

Bir futbol kulübüne yazılıp ilk lisansıı aldığımda dedem çok sevinmişti.

Ay Dedeme, sürekli olarak ben:” Bir gün çok ünlübir futbolcu olacağım.” dediğimde, çok sevinirdi. Yüzü ve gözleri parlar; “Hadi, inşallah! Beşiktaş takımında oynarsın.” derdi. Yazlığın bahçesinde birlikte şut antrenmanı yapardık. En başardığım şey, dedemin dizlerine uzanıp onun gençlik anılarını, askerlik anılarını ve hemen hemen tüm gençliği, dünya ülkelerini anlatmasını dinlemekti.

Ona sorular sorardım. Büyük bir ciddiyetle cevaplar, o da bana sorular sorardı. Dedem’in İspanyadaki “ Boğa güreşleri” anıları, akşamları izlediğimiz maç saatleri çok keyifliydi. Bazen maç seyretmeye dalmışken birden bire; “ pöh “  yapar, ben de yerimden sıçrardım. Ay Dedem de kahkahalarla gülerdi, tabiki her zaman eğlenmezdik. Kimi zaman da , dedem tüm ciddiyetini takınır, gözlüklerini takar, çarpım tablosunu ezberletmek için çabalardı. Dedem, çarpım tablosuna kerat cetveli derdi. Sürekli sorar, bilemezsem kızar, bilirsem akşam gece pazarında harcamam içinharçlık verirdi.

Ay Dedem, yazlık bahçesindeki tüm çiçekler ve meyve ağaçlarına gözü gibi bakardı. Bazen bahçeyi birlikte sulardık. Olmuş üzüm ve şeftalileri toplar, incirleri afiyetle yerdik. Zeytin ağacından  zeytin toplamak hem eğlenceli, hem de zordu.

Ben yaz tatillerini Urla, Çeşme altında’ki dedemin yazlığında geçirirdim.Yürüme mesafesindeki “ Mavi plaj” benim için dedemin deniziydi. Dedem kilolu ve  koah hastası olduğu için benimle yüzmezdi. Çünkü biraz yorulsa nefes alması güçleşir ve hemen evdeki oksijen makinasına giderdi. Ama bazen elimi tutar, benimle plaja gelir , uzaktan yüzmemi seyrederdi. Bazen de akşamları dondurma yemek için Çeşmealtı sahiline inerdik. “ Gelato “ İtalyanca kelimenin “ dondurma” demek olduğunudedemden öğrenmiştim.

Dedem; Almanca ve İtalyanca biliyordu. Bu ülkelere seyahat etmişti. İşte böyle! Ay Dedem benim için bir öğretmendi. Dedim ya! O, benim ışığımdı.

“6 Haziran 2019 “

Benim için çok, çok, çok…kötü bir tarihti.

Ben, bu yaz başında dedemi kaybettim.Tamda bayramın üçüncü günüydü. Arife günü dedemi ziyarete gidecektim. Dedem ölmeden üç gün önce. Dedemle telefonda konuşmuştuk. “ Dedeciğim, seni çok özledim.” dedeciğim…  “Ben de seni çok özledim, oğlum” demişti. Ben ona; “ Dedeciğim, yarın seni ziyarete geleceğim dedim.” O da bana; “ Gel oğlum, seni bekliyorum.” dedi. Ertesi gün hastanede yoğun bakıma alındı.

Dedem yoğun bakımda olduğu için onu görmeye gidemedim.Ama annem dedemi ziyarete giderken tatilde yine maç izleyeceğimizi ve onu çok özlediğimi söylemesini bekledim.

Annem dedemin çok iyi olduğunu, bayram sonrası hastaneden taburcu olacağını ve yine yazı dedemle geçireceğimi söyleyince sevinçten havalara uçtum. Dedem, annemle bayram harçlığımı bile göndermişti. Demekki dedem çok ta hasta değildi. Bayramdan sonra okul kapanacak, karnemi yine ilk dedem görecekti.


Ardı Var

12.12.2019/Karabağlar
Ege Özcan
www.kafiye.net