İYİLİKSEVER BAYBORA

Bir varmış, bir yokmuş… Çok eski zamanların birinde yoksul ve yaşlı bir çiftçi varmış. Bu yaşlı çiftçinin Baybora adında biricik oğlu varmış.

Baybora akıllı, merhametli, iyilik timsali bir delikanlıymış. Babası oğlunun güzel ahlakını bildiğinden, ona hasta yatağında şu nasihatte bulunmuş:

“Bak güzel oğlum! Benim günlerim sayılı. Sana ölmeden önce diyeceklerim var. Sen akıllı ve merhametli bir çocuksun. Senden dileğim, bu iyi huylarını koruman ve insanlığa faydalı bir evlat olmandır…”Demiş.

Kısa süre sonra da ruhunuebediyete teslim etmiş.

Babasının ölümü Baybora’yı derinden sarsmış. Günler, geceler boyu ağlayıp, yas tutmuş. Bir sabah erkenden uyanan Baybora’nın aklına babasının nasihati düşmüş. O gün hiç vakit kaybetmeden kendini yollara vurmuş.

Az gitmiş, uz gitmiş. Dere tepe düz gitmiş. Yoluna çıkan canlılara selam vermiş. Onlara iyi dileklerde bulunarak ilerlemiş.

Az ötede bir ağaç gölgesi bulup, altına uzanmış. Gözlerini gökyüzüne dikip düşüncelere dalmış. Bir an gözleri ağacın dalında asılı duran tırtıl kozasına takılmış. Koza bir sağa bir sola sallanmaktaymış. Belli ki tırtıl kozadan çıkmakta zorlanıyormuş. Hızla yerinden kalkan Baybora kozayı eliyle parçalayıp, kelebeği özgürlüğüne kavuşturduğunu düşünmüş. Fakat olay hiç te düşündüğü gibi olmamış. Gelişimini tam tamamlayamadan kozadan çıkan kelebek, kısa süre içinde hayata gözlerini yummuş.

Bu olay, Baybora’yı derinden sarsmış. Oysa o, kelebeğin zorlanmadan kozadan çıkmasına yardımcı olmak istemiş.

Neden böyle olduğunu düşünerek yoluna devam eden Baybora, yol boyunca uzanmakta olan çiftliğe gözü takılmış.

Kendi kendine:

“Ne kadar da büyük bir çiftlik bu böyle! Ömrümde böylesini görmedim!”  Demiş.

Çiftlik boyu ilerleyen delikanlı, az ileride tahtalar arasında sıkışıp kalan tilkiyi görmüş. Tilki ne ileri ne de geri gidebiliyormuş.

Baybora telaşla tilkiye yaklaşıp, onu sıkıştığı yerden kurtarmış. Tahtalardan kurtulan tilki hızla tavukların bulunduğu kümese dalmış. Önüne çıkan tavuğu boğazlamaktan geri durmamış.

Baybora tilkinin peşinden koşmuş fakat tavukları kurtaramamış. Delikanlı üzüntüyle kümesin önüne çöküp, düşünmeye koyulmuş. Tam o sırada çitlik sahibi çıkagelmiş. Baybora’ya yaklaşıp:

“Üzülme delikanlı! Sen, sana düşeni yapıp, tilkiyi sıkıştığı yerden kurtardın. O da yaşamının gereği gibi davranıp aç karnını doyurdu. Bazen biz insanlar iyilik yapayım derken bilmeden kötülük yapabiliyoruz. Bir zamanlar ben de senin gibi, her gördüğüm canlıya yardım edeceğim diye çırpınır dururdum. Ama çoğu zaman onlara kötülük yapmış olduğumu gördüm. İyi si mi her şeyi doğanın dengelediği gibi bırakmak…” Demiş.

Baybora çiftçinin sözleri karşısında ne diyeceğini bilememiş. Sadece ona teşekkür ederek oradan uzaklaşmış.

Baybora o günden sonra sadece gerçekten yardıma muhtaç olan insanlara yardım ederek hakikati bulmuş.

Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de sizlerin başına…



Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net