GÜNEYİN KIZI DİLBA İLE KUZEYİN OĞLU DİNÇAL BEY’İN SEVDASI

Çok çok eski zamanlarda dünyamız öyle şimdiki gibi dört mevsimi yaşayan bir gezegen değilmiş.

Güney kısmı sadece yaz, kuzey kısmı ise sadece kışı yaşarmış. Böyle olunca güneydekiler yanıyor kuzeydekiler ise donuyormuş.

Yine böyle bir günde güneyin kızı Dilba Hatun babasının huzuruna çıkıp, bir gece önce okuduğu kitaptan söz etmiş. Kitapta, kuzey ışıklarından bahsediliyormuş. DilbaHatun’nun babası böyle ışıkların ancak masallarda olabileceğini kızına ne kadar anlatmaya çalışa da kızını bu konuda ikna edememiş.

Gel zaman git zaman Dilba Hatun babasından bir gemi yaptırmasını, geminin içini de mürettebat ve erzakla doldurmasını istemiş.

Kızını kıramayan baba, tez vakitte gemiyi yaptırmış. Dediği gibi de gemiyi donatmış. Hazır olan gemi, yola çıkmak için sabırsızlanıyormuş.

Dilba Hatun tüm sevdikleriyle vedalaşıp, gemiye binmiş. Gemi gece gündüz yol almış. Fırtınalar atlatmış, azgın dalgalarla boğuşmuş. Sonunda kuzey küreye varan gemi, bir adaya demirlemiş.

Hava ışır ışımaz, kalkan Dilba Hatun karşılarında tıptı onlarınki gibi bir gemi görmüş. Güvertede ise uzun boylu sarışın bir delikanlı durmaktaymış.

Delikanlı yüzünü Dilba’nın bulunduğu gemiye çevirmiş. Çevirir çevirmez aralarında bir sıcaklık doğmuş.

Aradan biraz zaman geçince delikanlı Dilba Hatun’u kahvaltıya davet etmiş. Davete katılan Dilba,Dinçal Bey’i yakından görünce iyiden iyiye ona âşık olmuş. Aynı duyguları Dinçal Bey de hissetmekteymiş.

O sabahın gecesinde bir birlerinden kopamayan iki âşık birlikte kuzey ışıklarını izlemiş.

Kuzey ışıkları aşklarını iyice pekiştirince Dinçal Bey, Dilba Hatun’a evlilik teklifinde bulunmuş.

Dilba Hatun bu teklifi hemen kabul etmiş.

Ertesi akşam iki gemi bir olup Dilba Hatun ile Dinçal Bey’in evliliğine şahitlik etmiş.

Düğünün yapıldığı akşam, hava ısınmaya, buzullar çözülmeye başlamış. Orada yaşayan insanlar kalın giysilerini çıkartmaya, kendilerini serin sulara atlamaya başlamışlar.

 Aynı durum güneyde farklı bir şekilde hissedilmiş. Orada yaşayanlarda üşümeye, kalın kazaklar örmeye, sobalar icat etmeye başlamış.

İşte çocuklar Kuzey’in oğlu ile Güney’in kızının evliliğinden mevsimler dünyaya gelmiş.

O gün bu gündür kuzey ve güney kutupları altı ay kışı, altı ay da yazı yaşamışlar. Ortada kalan kısımlar ise yazı, kışı, sonbaharı ve ilkbaharı yaşar olmuşlar.

Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de siz çocuklarımın başınaaaa…

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net