BÖCÜ İLE TORUNU CÜCÜ

Evvel zaman içinde, uzak diyarların karlı ve soğuk tepelerinde Böcü ile torunu Cücü yaşarmış.

Böcü ile Cücü çalışkan iki ağustos böceğiymiş.

Onlar, yazları- öyle söylendiği gibi saz çalıp, eğlenmezler- yaz boyu deliler gibi çalışıp, ambarlarına yiyeceklerle doldururlarmış.

Hani bir masalda ağustos böceğinin kış mevsimi geldiğinde aç kalıp karıncadan yiyecek dilenmesi vardır ya; bu masal o tür masallardan değilmiş.

Tamam, saz çalıp, şarkı söylemeleri doğruymuş. Fakat Böcü ile Cücü çalışırken şarkı söyler, işi keyifli hale getirirlermiş.

Karıncalar ve diğer böcekler gibi sessiz ve keyifsiz iş yapmazlarmış. Onlar çalışırlarken de keyif almasını bilirlermiş.

Yaz bitip, kara kış kapıya dayanınca Böcü sobayı kurar, içine koca koca odunlar atar, kışlık battaniyeleri çıkartırmış.

Bunların yanında sobanın üzerine kestaneleri dizer, çayı demler, ardından romanına kaldığı yerden okumaya koyulurmuş.

Yine böyle bir gecede Cücü dedesinin koynuna sokulup:

‘’Dede, dedeciğim! Bana anılarını anlatır mısın?’’ Diye sormuş.

Böcü torununu çok sever, ona hiç hayır diyemezmiş. Bu seferde öyle olmuş.

Cücü’yü kucağına alan, Böcü başlamış anlatmaya:

‘’Ben senin gibi, genç bir ağustos böceği iken, gitar çalmaya bayılırdım. Sesim de şimdiki gibi kötü çıkmazdı hani…

Bir gün annem ve babamı karşıma alıp, hayallerimden bahsettim.

Babam beni dinledi, dinledi… Sonra da öfkeyle yerinden fırlayıp:

‘’Şuna bak, şuna hanım? Senin sersem oğlan müzisyen olacakmış! Sen önce öğretmeninin verdiği ödevlerini zamanında yap ta sonra müzisyenliği düşünürsün!’’ diye haykırdı.

Anneciğim, babamı sakinleştirip:

‘’Ne var bunda bey? Çocuk müzisyen olmak istiyor. Hem müzisyenler iyi de paralar kazanıyor. Gel onu müzik okuluna gönderelim.’’ Dedi.

Babam anneme kıyamaz, her dediğine önce hayır der sonra da kabul ederdi.

Bu seferde öyle oldu.

Aradan aylar geçti. Ben okulumu bitirdim. Ertesi yıl babam beni müzik okuluna yazdırdı. Orada gitar çalmayı tam anlamıyla öğrendim. Sesim de eğitilmişti.

Okul bittikten sonra eve döndüm. Orada müzik işiyle uğraşıp, çok paralar kazandım. Babam ve annem benimle gurur duydular.

Ben hayallerimin peşinden gitmenin mükâfatını fazlasıyla almıştım. Sonrasını biliyorsun işte.

Sen sen ol, oğlum! Hayal kurmayı asla bırakma! Hayaleler geçeklerin her zaman bir adım önündedir! ‘’ Demiş.

Sonra da Cücüye bakmış. Cücüçoktaaan uykuya dalmış.

Böcü onu yavaşça kaldırıp, yatağına yatırmış. Kendisi de romanına kaldığı yerden devam etmiş.

Daldan üç elma düşmüş. Biri sana, biri bana, biri de siz dinleyicilerimin başınaaa…

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net