FATO ANA’NIN SİHİRLİ KABAKLARI

Evvel zaman içinde, yaşlı ve yoksul bir köylü varmış. Bu köylü ’nün adı Fato Anaymış.

Fato Ana’nın eşi yıllar önce hayata gözlerini yummuş. Eşinden de ona küçük bir bahçe kalmış. Bu bahçede yetiştirdiği bir birinden lezzetli sebzeleri pazarda satarak geçimini sağlayan Fato Ana bu burumdan hiç şikâyetçi değilmiş.

Yine böyle bir günde Fato Ana bahçesine inip, sebzelerini toplamaya koyulmuş. Bu sırada kabakların altında göz alıcı parlaklıkta bir kutu durduğunu görmüş. Yavaşça eğilip, kutuyu bulunduğu yerden almış. Ardından kutunun kapağını açmış. Açar açmaz içinde tam beş tane kabak tohumunu olduğunu görmüş.

Kendi kendine: ’Ne kadar da güzel tohumlar bunlar. Daha önce hiç böylesini görmemiştim.’’ Demiş.

Hiç vakit kaybetmeden kabak tohumlarını toprağa ekmiş. O da ne?  Bir anda tohumlar filizlenip, kocaman kocaman kabaklar oluvermiş. Bir müddet sonra kabaklar devasa büyüklüğe ulaşmış.

Fato Ana’nın bahçesi bu ağırlığa dayanamamış ve’’ gümbürrr’’ diye çöküvermiş. Fato Ana da kabaklarla birlikte, toprakta açılan yarıktan içeriye düşüvermiş.

Düştüğü yer karanlık ve soğukmuş. Korku içinde etrafına bakınan Fato Ana’nın karşısına aniden bir cüce çıkıvermiş.

Cüce:

‘’Hoş geldin Fato Ana! Seni buraya biz getirdik. O kabak tohumlarını da bahçene ben bıraktım. Korkma biz zararlı canlılar değiliz. Hele gel biraz soluklan.’’ Demiş.

Fato Ana şaşkın gözlerle cüceye bakakalmış. Bir müddet sonra kendini toplayan Fato Ana:

‘’İyi de oğlum! Benim gibi yoksul bir köylü sizin ne işinize yayar? Bırakın da evime gideyim!’’ Demiş.

Bunun üzerine cüce:

‘’ Öyle deme Fato Ana! Senin sebze tohumlarına bizim çok ama çok ihtiyacımız var. Yıllar evvel buraya kötü kalpli bir köstebek dadandı. Bizim tüm sebzelerimizi yedi. Üstelik bize sadece sihirli kabak tohumları bıraktı. O tohumlardan çıkan kabaklar ülkemizi yok etti.

Senin buraya gelebilmen için bu kabak tohumlarını kullandık. Senin tohumların olmazsa biz açlıktan öleceğiz. Yalvarırım bize yardım et. Karşılığında sana keseler dolusu altın vereceğiz.’’ Demiş.

Fato Ana cücenin söylediklerine üzülüp:

‘’Sizin aç kalmanıza gönlüm razı olmaz oğlum. Benim sizin altınlarınıza ihtiyacım yok. Bana sebzelerden kazandığım paralar yetip te artıyor. Şimdi size cebimde taşıdığım kabak, buğday, lahana, domates, biber, fasulye ve bakla tohumlarını vereceğim. Bunları hemen ekmelisiniz.’’ Demiş.

Fato Anaya teşekkür eden cüce, hiç vakit kaybetmeksizin tohumları toprağa ekmiş.

Eker ekmez bir anda toprak yeşermiş. Bitkiler ‘’pıt pıt’’ diye sebze vermeye başlamış.

Buna sevinen tüm cüceler Fato Anaya sarılıp, teker teker teşekkür etmişler. Sonra da Fato Anaya keseler dolusu altın verip, evine götürmüşler.

Evine gelmiş olmanın mutluluğunu yaşayan Fato Ana elindeki altınları köyde yaşayan yoksul insanlara dağıtmış. Yoksullar buna çok sevinmişler.Fato Anaya minnettarlıklarını sunmuşlar.

O günden sonra cüceler, Fato Ana ve yoksullar mutluluk içinde yaşamışlar.

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net