KAVUŞTUK BİZ ( ! )

Biliyor musun, kavuştuk biz? Tren kalkıyordu hani, ben koşuyordum, kalabalığa karışmış. Kaç insanın hüzünden ağır bavuluna çarptım, kaç veda eden ele değdim sayamadım, sana yetişmek, son kez görmek için. Hani siyah beyazdı herşey… Gök karanlıktı, güneş saklanmıştı, kuşlar susmuştu. Nefes nefeseydim ben, sense vagonun penceresinde benden ümidi kesmiş, acı terennümlerindeydin sevdanın. Buluştu o an gözlerimiz, düşüp korkunun ısrarla saran kollarından. Tren kalkmıştı, sağırdı sanki kavuşmamıza. Pencereden sarktın sen, ben daha hızlı koştum gözlerimi gözlerinden ayıramadan, uzattım ellerimi sana… Son kez birleşti ellerimiz, sevdayı sayıklarken gözlerimiz, kavuştuk biz…

Kavuştuk biz. Doğru söylüyorum. Eve dönerken halk otobüsüne binmiştim. Yer kalmamıştı ayakta duruyordum. Sen bilmiyorsun tabi, benim içimde bir hüzün, hayalimde gözlerinle konuştuğum dünlerim, bakışlarının son terennümlerindeyim. Bir damla yaşı misafir ettim kirpiğime,hem de tüm heybetiyle… Durdu dünya, dönüyordu başım. Ne yapacağımı bilemedim. Yetişti o an şarkımız, sıkıca tuttu üşüyen ellerimden. Dayan dedi dayan… İşte o an kavuştuk biz…

Dedim ya herşey siyah beyazdı o gün… Sadece bahçemize düşen sonbahar yaprakları sarıydı, çünkü bir tek onlar senden bir yadigardı… Bir kaç gün önce başımızda savrulmuşlardı, sarı bir renk tattırmışlardı mutluluğumuza. Kapıyı açtım, çantamdan zor zahmet bulduğum artık sadece bana ait anahtarlarla. Sensizdi ev, ıssızdı heryer. Sessizdi odalar, dudağımı büküp baktım kokunun sindiği duvarlara. Yalnızlığım karşıladı, hemen almak istedi koynuna. Yokluğun öyle bir sarıldı ki boynuma, kıyacak sandım soluğuma. İşte o an öksüz bıraktığın terliklerin düştü titreyen bakışıma. Koştum giydim onları sıcaklığına muhtaç ayaklarıma. Onlara düşürdüğün son sıcaklık yetişti imdadıma. Ağlamadım, yanımdaydın kavuştuk biz…

O akşam sen olmadan yemek yiyemedim bir lokma. Kabus oldu sevdiğin yemekler sensiz sofrada. Yüzüme vuruyordu yokluğunu, boş sandalyen bile insafsızca. Masadaki yerini ayırdım yine de, boş tabağın nasıl da mahsun duruyordu… Ağlamak istedim o anda, ararken seni boş duvarlarda /umutsuzca. Duvardaki gülen yüzün aldı o an buğulu bakışlarımı saklısına. Süsledi ıslak yanaklarımı, gülen dudaklarım. Resimdeki gözlerini okşadı, ellerinin izini bıraktığın parmaklarım. İçimde bir huzur, anladım, kavuştuk biz…

Evet kabul ediyorum olmadı bunların hiç biri. Trende de uğurlamadım ben seni. Ellerinin izini taşımadı ki hiç parmaklarım. Üşüyen ayaklarımı, sıcaklığınla ısıtmadı öksüz terliklerin ve duvarlarımı süslemedi hiç gülen gözlerin…

Ama

Kavuştuk biz yine de…

Hem de gözlerimizin sıcacık değişinde, birbirine

Yağmurun okşadığı gül yaprağının ıslak teninde / kimsesizce

Bir filmin seni seviyorum sözlerini soluyan karesinde, sessizce

Kavuştuk biz!

Birbirimizden uzak yolları adımlarken, aslında hayalimize çektiğimiz küreklerde

Hani bir gün aşkın sihrine kırık kanatlarımızla aniden düştüğümüzde

Aynı yağmurun ıslattığı saçları, geriye attığımızda /hüzünle

Kavuştuk biz

Bir ayrılık sahnesinin satırlarına çarpıp yaşardığında gözlerimiz

Güneşi yeterince aydınlık bulmayıp, anılarda ısınınca yüreğimiz

Yalnızlıkla üşüyüp titreyince ellerimiz

Kavuştuk biz

Doluydu hani birbirimize dair düşleri taşıdığımız ceplerimiz

O düşlere saklandık biz

Aynı sevda ekmeğinden beslendik ya ikimiz

Acıktığında birbirine sözlerimiz

Masalımızla avunduk biz

Susayınca aşka gözlerimiz, hayal de olsa aynı umuda tutunduk biz

Sonra rüzgarı misafir eden açık pencereme

Ağaçtan sarı bir yaprağın ansızın düşüşünde

Bir çocuğun sıcacık masum düşünde

Buluştuk biz.

Gökler kararınca, bulutlar susayınca ağlamaya

Yıldırım oldu sevgimiz

Hasretle çarpıştık biz

Biliyorsun değil mi

Kavuştuk biz!…

28.08.2010
Gülşen Eker
www.kafiye.net