ÖZLEM, HÜZÜN VE ÇARESİZLİK

Elleri ceplerinde bir yalnız adam
Amaçsızca dolaşırdı sonbaharda
Can verirdi binlerce sarı yaprak, ayakları altında
Oysa
Katili o değildi baharların
Hüzün
Özlem
Çaresizlik sarmıştı
Yalnızca yüreğini

Hüzün, yağmur yüklü bulutlar gibi 
Dolaşırdı başının üzerinde
Ha yağdı ha yağacak
O nereye giderse
Hüzün orada bulurdu, yalnız adamı
Bazen gözlerinin pınarlarında göl olurdu HÜZÜN

Özlem, göğsünde bir yara
Asla kabuk bağlamayan
Ne zaman dokunsa acıyan
Ne zaman esse ayrılık rüzgarı
Hemen kanayan…

Yalnızlık bir kördüğümdü
İskender’in kılıcı da kesemezdi
Dururdu orada öylece
Gordion düğümü misali

Çaresizlik, gecenin bir yarsı uyanıp
Şiirler yazmaktı belki de
Oturup yatağına, ağlamaktı nedensiz
Şafakları beklemekti
Günün ilk ışıklarından medet umarak

Sevmek, başkaldırmak acılara
Baharlar yeşertmek karakışlara inat
Zamansız çiçek açan badem ağacı gibi
Başağa durmuş ekin tarlalarında 
Can bulan gelincikler gibi
Karda açan ilk kardelen
Çölde yeşil bir vaha gibi…

Yaşamak tak demişse canına
Yürüdüğün anlamsız bir yolun sonunda
Kalmamışsa bir tek çiçek
Bir dal ağaç
Bozkırsa gözünün aldığı her yer
Bitti sanmışsan tüm umutların
Sen yine de sarıl toprağa
“Benim sadık yarim
Kara topraktır” misali
Göreceksin nasıl yeşerecek
Dalda yaprak
Çölde vaha
Gölde nilüfer
Göreceksin nasıl salınacak
Nazlı nazlı
Rengarenk uçurtmalar 
G Ö K Y Ü Z Ü N D E
Ayşe Sönmez Bulut
www.kafiye.net