Bulamadım

“Ervah-ı ezelden” geldim bu hana 
Çöküp oturacak çul bulamadım
Yılanlar, çiyanlar dolmuş ummana
İçinde yüzecek göl bulamadım

Düşlerime dolu vurdu, karardı
Hayallerim boyun büktü, sarardı 
Belki yeşermeye bir umut vardı
Uzanıp tutacak dal bulamadım

Çileye sarıldım sırtta götürdüm 
Çare bulamadım geri getirdim
Dost meclisi buyur etti, oturdum
Teselli olacak dil bulamadım

Kınayan gözleri görüp şaştıkça 
Çürümüş özleri görüp şaştıkça
Riyakar yüzleri görüp şaştıkça
İçimi dökecek kul bulamadım

Yürüdüm yolları sona varmadı
Her nereye baksam başı görmedi
Talihim gülmedi, hiç şans vermedi
Bahtımı açacak fal bulamadım

Haykırdım dağlara, bakıp dönmedi 
Anlattım çöllere, beni tınmadı 
Ağladım taşlara, yaşım dinmedi
Gözümü silecek el bulamadım

Şu kahpe Dünya’da yalnız kalmışım 
Türlü türlü derde ortak olmuşum
Doğdum amma yaşar iken ölmüşüm
Bir mezar kazacak bel bulamadım

29 / 10 / 2016
Sibel Orcan / Manavgat
www.kafiye.net