Dostluklarımız

Merhabalar sevgili dostlarım. Nasılsınız bakalım? İlk bahar kendini iyiden iyiye gösterdi, denize girmeler başaldı. Her nekadar denize karpuz kabuğu düşmese de insanlar birer birer denize düşüyorlar. Hemen denizden uzak olanlar bana kızmasınlar, ama doğanın kanunu bu. Kimimiz denizdeki nimetlerden yararlanırken, bazılarımızda denizin hışırtısı içerisinde kendine cilt güzelliği sağlamaya çalışıyor. Sonuçta insanoğlu yaşamına devam edip duruyor. Bazen gülerek, bazen üzülerek, bazen şaşkın, bazen de hala bir takım soruların cevabını hala aramaya çalışmaktadır. Sonuçta bir şeylerin uğraşısını veriyoruz hep.

Büyük şehirlerdeki yaşam ile küçük şehir ve beldelerdeki yaşamda inanın hiç fark yok. Sadece fark mekanda ve yerleşimde meydana gelmiş. İnsan yine insan, yine aynı davranışları sergileyen tam bir bencil, egoist, rabbena hep bana diyen kişilerle dolu. İnanın bunda kadın erkek ayrımı bile yapamıyorum. Otobüste, yürürken yaya kaldırımında, metroda, lokantada, resmi kurum ve dairelerde, hastanelerde hep aynı davranış biçimleri. Bu davranış bozuklukları inanın her tarafta aynı. Bir şey var insanların farkına varamadığı ama farkına vardıklarında ise çok geç kaldıklarını analyacakları davranışa hazırlık dediğim ölümün farkına varamadıkları. Her günü güllük gülistanlık sanıyorlar. Bu gün ne çarptıysam, ne yi kurtardıysam, kimi kandırdıysam, köşeyi en kısa zamanda nasıl dönebilirim düşüncesi ile azrail ile olan tanışma anını bir türlü akıllarına getiremiyorlar. Bu hırslar yüzünden değil mi ki bu kadar kargaşa ortalıkta cirit atıyor.

Televizyonlarda aile kavgaları özel program oluyor. Özel gece kulüpleri eğlenceleri bu memleketin çok lüks bir ülke ve ekonomik düzeyinin çok yüksekmiş gibi gösterilme çabalarını sanırım iğrenerek ve tiksinerek izliyoruz. Sarrafların yıllık verdiği verginin 300 ytl olması, otellerin vergi veren iş kolları içerisinde görülmemesi, defterini doğru tutan esnaf ile hem devlete, hem halka kazık attığını sanan sözüm ona vergi ve devlete kazancından para vermeye gelince zarar beyan eden ve arka sıralarda yer alan ticaret adamlarını düşünüyorum da dostlarım, nerede bir protokol olayı olacaksa hemen ön plana çıkarlar. Siyaset ile iç içelerdir de hatta bazen hükümeti yıkma çalışmalarında onlarda bir lobi oluşturarak veryasın ederler. Evli erkeklerin bazıları eşlerini aldatır, ama onların eşleri bir erkeğe yan baksa inanın bir şarjör değil iki şarjörü eşlerine boşaltırlar. Neymiş, namus uğruna. Hadi canım sende git sen onu benim rahmetlik olmuş olan dedemin sakalına mezarda anlatabiliyorsan, bunu da anlatabilirsin.

Evet can dostlarım bugün içim çok dolu aslında biliyor musunuz. 26 mart 2007 sabahı uyanık bir durumda radyonun başında yayını denetliyordum. Bir taraftan gök gürültüsü bir taraftan şimşek derken ne olduysa bir anda bir şimşek çakması ve gök gürültüsü oldu ki, can dostlarım inanın oturduğum bina çökecek sandım. O arada yıldırım çok yakınımıza düşmüş olacak ki ben ayakta olduğum sırada vücudumdan bir şeyler aktı sandım ve vücudumda çıtırtılar duydum. O an aklıma neler gelmediki. Ben bazen yaşamdan bir anda yok olmayı hep aklıma getiririm ama bu getirişim bir başkaydı. Çünkü çok sevdiğim birinden, aşık olduğum birinden uzak kalmak, ona doyamadan yokluğa adım atmak. İnanın o kadar zor geldiki o an, o yaşadığım duyguları asla anlatamam ve mümkün de değil. İnanın dostlarım, yaşamımız bir pamuk ipliğine bağlı

Değerli dostlartım fazla uzatmak istemiyorum. Gelin şu kavgaları unutalım artık. Dostluklarımızı kişisel çıkarlarımız için bozmayalım. Sevgiye, mutluluğa hasret gitmeyelim. Gelin ilk önce kendimizin bir insan olduğunu kabul edelim. Karşımızdaki kişileri de bir insan olarak görelim. İnsana saygı göstermek gerekir biliyoruz bunu. Bu nedenle kaşımızdaki kişileri bir insan olarak görelim ve davranışlarımızı, saygımızı da ona göre gösterelim olmaz mı? O zaman sanırım bu dünya yaşamaya değer olur, sevdiklerimiz ile birlikte. Ne dersiniz dostlarım!!!!!

Kalın sağlıcakla.
Akbük 05.04.2007
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net

Merhabalar sevgili dostlarım. Nasılsınız bakalım? İlk bahar kendini iyiden iyiye gösterdi, denize girmeler başaldı. Her nekadar denize karpuz kabuğu düşmese de insanlar birer birer denize düşüyorlar. Hemen denizden uzak olanlar bana kızmasınlar, ama doğanın kanunu bu. Kimimiz denizdeki nimetlerden yararlanırken, bazılarımızda denizin hışırtısı içerisinde kendine cilt güzelliği sağlamaya çalışıyor. Sonuçta insanoğlu yaşamına devam edip duruyor. Bazen gülerek, bazen üzülerek, bazen şaşkın, bazen de hala bir takım soruların cevabını hala aramaya çalışmaktadır. Sonuçta bir şeylerin uğraşısını veriyoruz hep.

Büyük şehirlerdeki yaşam ile küçük şehir ve beldelerdeki yaşamda inanın hiç fark yok. Sadece fark mekanda ve yerleşimde meydana gelmiş. İnsan yine insan, yine aynı davranışları sergileyen tam bir bencil, egoist, rabbena hep bana diyen kişilerle dolu. İnanın bunda kadın erkek ayrımı bile yapamıyorum. Otobüste, yürürken yaya kaldırımında, metroda, lokantada, resmi kurum ve dairelerde, hastanelerde hep aynı davranış biçimleri. Bu davranış bozuklukları inanın her tarafta aynı. Bir şey var insanların farkına varamadığı ama farkına vardıklarında ise çok geç kaldıklarını analyacakları davranışa hazırlık dediğim ölümün farkına varamadıkları. Her günü güllük gülistanlık sanıyorlar. Bu gün ne çarptıysam, ne yi kurtardıysam, kimi kandırdıysam, köşeyi en kısa zamanda nasıl dönebilirim düşüncesi ile azrail ile olan tanışma anını bir türlü akıllarına getiremiyorlar. Bu hırslar yüzünden değil mi ki bu kadar kargaşa ortalıkta cirit atıyor.

Televizyonlarda aile kavgaları özel program oluyor. Özel gece kulüpleri eğlenceleri bu memleketin çok lüks bir ülke ve ekonomik düzeyinin çok yüksekmiş gibi gösterilme çabalarını sanırım iğrenerek ve tiksinerek izliyoruz. Sarrafların yıllık verdiği verginin 300 ytl olması, otellerin vergi veren iş kolları içerisinde görülmemesi, defterini doğru tutan esnaf ile hem devlete, hem halka kazık attığını sanan sözüm ona vergi ve devlete kazancından para vermeye gelince zarar beyan eden ve arka sıralarda yer alan ticaret adamlarını düşünüyorum da dostlarım, nerede bir protokol olayı olacaksa hemen ön plana çıkarlar. Siyaset ile iç içelerdir de hatta bazen hükümeti yıkma çalışmalarında onlarda bir lobi oluşturarak veryasın ederler. Evli erkeklerin bazıları eşlerini aldatır, ama onların eşleri bir erkeğe yan baksa inanın bir şarjör değil iki şarjörü eşlerine boşaltırlar. Neymiş, namus uğruna. Hadi canım sende git sen onu benim rahmetlik olmuş olan dedemin sakalına mezarda anlatabiliyorsan, bunu da anlatabilirsin.

Evet can dostlarım bugün içim çok dolu aslında biliyor musunuz. 26 mart 2007 sabahı uyanık bir durumda radyonun başında yayını denetliyordum. Bir taraftan gök gürültüsü bir taraftan şimşek derken ne olduysa bir anda bir şimşek çakması ve gök gürültüsü oldu ki, can dostlarım inanın oturduğum bina çökecek sandım. O arada yıldırım çok yakınımıza düşmüş olacak ki ben ayakta olduğum sırada vücudumdan bir şeyler aktı sandım ve vücudumda çıtırtılar duydum. O an aklıma neler gelmediki. Ben bazen yaşamdan bir anda yok olmayı hep aklıma getiririm ama bu getirişim bir başkaydı. Çünkü çok sevdiğim birinden, aşık olduğum birinden uzak kalmak, ona doyamadan yokluğa adım atmak. İnanın o kadar zor geldiki o an, o yaşadığım duyguları asla anlatamam ve mümkün de değil. İnanın dostlarım, yaşamımız bir pamuk ipliğine bağlı

Değerli dostlartım fazla uzatmak istemiyorum. Gelin şu kavgaları unutalım artık. Dostluklarımızı kişisel çıkarlarımız için bozmayalım. Sevgiye, mutluluğa hasret gitmeyelim. Gelin ilk önce kendimizin bir insan olduğunu kabul edelim. Karşımızdaki kişileri de bir insan olarak görelim. İnsana saygı göstermek gerekir biliyoruz bunu. Bu nedenle kaşımızdaki kişileri bir insan olarak görelim ve davranışlarımızı, saygımızı da ona göre gösterelim olmaz mı? O zaman sanırım bu dünya yaşamaya değer olur, sevdiklerimiz ile birlikte. Ne dersiniz dostlarım!!!!!

Kalın sağlıcakla.
Akbük 05.04.2007
Hüseyin DURMUŞ
www.kafiye.net