UMUT ATEŞİ

Ölümü öldürebilir misiniz?
Peki, hayatı ölümsüzleştirebilir misiniz?
Belki bunları gerçekleştiremezsiniz;
Ama gerçekleştirmiş sayılabilirsiniz…

Bunu gerçekleştiren birisini biliyorum.
O, hayatla hep dalga geçti,
Onu hiç ciddiye almadı ki.
O böyle yaptıkça, üzerine yürüyen
Tümörlenk çıldırıyordu adeta.
Evet, Tümörlenk hırslıydı,
Hiç pes etmeyecek kadar hırslı.
Adeta bir çingene kavgasıydı
Tümörlenk’le onun arasında geçen bu savaş.
Tümörlenk, onun saçlarını yoluyordu,
İkisi de yerde yuvarlanıyordu.
Oysa bu, onun kahkahalarını arttırmaktan
Başka bir işe yaramıyordu.
Canı acımıyordu ki hiç,
Elinde bir kalkan vardı çünkü;
Onu koruyan bir kalkan,
Karşısında hırsını arttıran bir rüzgar.
Elindeki kalkan; umudu,
Karşısına çıkan rüzgar; Tümörlenk’ti.
Gürül gürül akan bir şelaleydi o artık,
Hırsı, önüne gelen her şeyi sürüklüyordu,
Artık hayat onu değil;
O, hayatı istediği yere sürüklüyordu.
O, hayata degil, Tümörlenk’e düşmandı.
Hayata hiç küsmedi ki hayat ona küssün.
Tümörlenk’in ellerinde bir Necati Bey daha doğmuştu.
Parmakları, piyanonun tuşlarıyla dans eder,
Kahkahaları, hayatla aralarını bulurdu.

Umutsuzluk kapısının önünden bile geçmezdi.
El kol bağlayan çaresizlikse,
Kendi elini kolunu bağlamıştı.
Yıldızlar ona mutluluk kadar yakındı,
İstese, bir zıplayışta tutunabilirdi yıldızlara,
Necati Bey de, onun maskarası olmuştu.
Galibiyeti, attığı kahkahalar kadar gerçekti.
Tümörlenk’se, gelip geçen bir rüzgardı;
İstemeden, farkında olmadan
Onun hırsını daha da arttıran bir rüzgar …
Tümörlenk estikçe, onun içinde yanan
Umut ateşi büyüyor,
Hiç durmadan yayılıyordu bedenine.
Tümörlenk ise onun rüzgara kapılıp gideceğini zannedip,
Esmeye devam ediyordu…

Güneş KAYACAN
www.kafiye.net