SADECE DÜŞÜN

Beden ve akıl sağlığı bir insanın en büyük serveti. Farkında olmadan stres ve beden sesimizi dinlemeden kendimizi gereksiz yere çok fazla yıpratıyoruz. Sanki biz olmazsak bizim yaptığımız işler olmayacak ve hayat duracak gibi algılıyoruz.
Oysa yaşam kendi olağan devinimi içerisinde her zaman “su akar yolunu bulur” misali bir şekilde devam ediyor. Sadece biz o oluşumların içinde olamıyoruz, kısa süre içerisinde de yerimize bir başkası geliyor ve bizim o çok önemsediğimiz ben olmazsam olmaz kavramını yerle bir ediyor. Bizden bile çok iyi şekilde o bayrağı teslim alıyor.

Yaşamın döngüsü içinde çok mu önemsiyoruz kendimizi veya çok mu kendimizi kandırıyoruz?
Milyonlarca yıldır canlılar yeryüzünde bir süre yaşıyor ve yaşam ömrü tamamlanınca sessizce gidiyor. İnsanlar düşündüğü için biraz kendisini farklı algılıyor. Oysa o uzun ağaçların görkemli dallarının altında soğuk toprakta sessizce ebedi uykusuna yatan Can’lar bizden farklımıydı? Elbette değildi. Dünya kurulduğu andan beri insanlar hep aynı, değişen hiç bir duygu yok, belki bazı duygular zamanla terbiye edildi o kadar. Gelişen dünyada yasal ve dini kurullar var. Zaten onlar olmasaydı insan vahşi bir canlıdan farklı olmazdı.

İnsanlar çok fazla hırslı ve sahip olma duygusu benliğini ele geçirmiş. Daha çok şeye sahip olduğu Zaman daha çok Mutlu olacağı fikri beynine pazarlama stratejisi olarak bile isteye yerleştirilmiş. Sahip olma uğruna beden ve ruh sağlığını kaybediyor. Bu uğurda harcadığı emeği daha yararlı bir uğraş adına ve uğraşmaktan keyif aldığı bir iş uğruna harcasa belki de çok daha huzurlu olacak. Oysa öyle bir yarış var ki o yarışa ayak uydurabilmek için bedenin ve kesenin atlet olması gerekiyor. 
Her yıl değişen araba, telefon, bilgisayar, kılık kıyafet modelleri var. Sanki yeni modele sahip olmazsak çağ dışı kalacağız oysa onlar arasında da çok büyük farklılıklar yok. Neredeyse on yıl aynı evde yaşayan yok keza evlerinde yeni ve çağdaş modelleri var. Kısaca insanın on ömrü olsa, karun kadar da zengin olsa ancak bu hızlı değişimi anlık takip edebilir. Ayrıca bunları takip etmek içinde iyi bir ekip kurmak gerekiyor. Nerede ne en yeni çıkmış ve ilk önce bende olmalı, bunu takip etmek de zor.

Oysa yaşam ne bunları takip edecek kadar uzun ne de bunlar bize elzem gerekli. Herkes iç dünyasını ve iç huzurunu dinlesin ve ona göre hareket etsin. Nasıl bu bedeni ve zekayı herkese eşit oranda vermeyen yaradan herşeyi de herkese eşit oranda kısmet etmiyor. Bu sebeple neye sahipsek onun kıymetini bilelim ve elimizden gelenin dışında sahip olamadığımız ne varsa kendimizi yiyip bitirmeyelim. Sadece bu durumda biten bizim kendi sağlığımız ve ömrümüz oluyor.

Gelecek yüzyılda biz olmayacağız fakat gene bizim gibi düşünen insanlar olacak…
Oysa şuanda biz yaşıyoruz ve yaşamın insan için en büyük servet olduğunu fark edelim. Hayat o kadar ciddiye alınacak kadar uzun değil.

Yaşamımızın, beden ve ruh sağlığınızın kıymetini bilmeniz temennisiyle.
Sağlık, sevgi ve iç huzurla kalınız.

Nejla BILGIN
www.kafiye.net