GARDİYAN

Ey gardiyan gardiyan bir bak hele delikten,
Bu nasıl bir çadırdır kapıları çelikten.

Gardiyan duymaz mısın, taş mısın duvar mısın?
Sana her çağıranı sen baştan savar mısın?

Bir yavan ekmek ile su getir de banayım,
Nem kokan duvarları sonsuz huzur sanayım.

Kirmen ile incelen ömür burda bir yumak,
Zindandan kurtuluştur ölüm ile uyumak.

Vur çelik kapılara uyandır beni,ses ver.
Susma konuş gardiyan ya ışık ya nefes ver.

Burda herkes bir ceset, yaşayan da ölen de,
İki avlu arası sanki herkes şölende,

Yağmur mu var dışarda? ağrıyor bacaklarım,
Yar diye yavru diye duvarı kucaklarım.

Duydun mu yan odadan bir bağırtı geliyor,
Bu nasıl ses gardiyan duvarları deliyor.

Kapat şu kapıları git başımdan gardiyan,
Saat kaçta bitiyor çok mu uzun vardiyan.

Atma beni zındana karanlığın nehrine 
Adaleti getirin mahkumların şehrine

Mapushane denilen soğuk ranzalı koğuş 
Kalk gece holtanı at üç beş adımla boguş

Kapıdaki senmisin gardiyan dedikleri?
İnfazmıdır sulhmudur, müdüre verdikleri?

Çırpınışın son demi, saatlerin sesinde,
Özgürlüğün yuları, takvimin ensesinde,

Ey gardiyan huzuru yavaş yavaş hecele,
Biletleri kes artık idam ile ecele.

Karanfiller sakladım koğuşumda diplere,
İmam götürsün beni okuyarak iplere.

Gardiyan burdakiler hem akıllı hem deli,
Çıkmak için bir ömür vermekmidir bedeli.

Kimliğim sende kalsın künyeme takın zincir,
Sağım agrıyor amma dönsem sol yanım incir.

Duvarlar buzdan soğuk, odalar ıssız kutu,
Karanlıktan çıkalım getirin de tabutu…

Ey gardiyan burda yıl asırlardan da uzun,
Artık mezar taşıma ne yazarsanız yazın…

Harun Yıldırım
www.kafiye.net