MEVLANA’YA

Gönüle köşk, yeryüzü; sekiz asırdır ırak
O çile makamından, ilmin mücevherinden 
Saygıyla anılırken gerçek mürşit erinden
Yüreklere iz koyan hasret bu kadar berrak
Aşıklık ölçüsünde Mevlana büyük durak

Özden geçip varılan insan mertebesinde
Dergahında huzurla dönendi arif halle
Aşıkın çömleğinde ’ piş’ diyordu hak dille
İlahi aşk yolunda maşukluk süresinde
Yanması zelzeleydi gönüller küresinde

Âlemde hoşluğuyla muhabbete ışıktı 
Dili eğriye kaymaz sevgisiydi meşale
Edepte bambaşkaydı, hiçlikte güçlü kale
Oydu doğru ahlāklı ve güzele aşıktı
Susması imtihanda zorluğa sarmaşıktı

Sabrındaki derinlik vefaydı dosta doğru
Olgunlaşıp eğilen dolu başak misali
Sadrı; maksadına yer, sözü; ümit timsali
Şems’te gördü kendini, tükendiğinde soru
Tavrına münhasırdı şerefli ve dupduru

Mukaddes yolculukta bu manevi ahengi 
Taşıdı meclisine semazenle ehli zat
Varsın olsun aklı kıt acizler orda bizzat
Ummana bakan gözde bellidir işin rengi
Aldırmaz bozuk sese ayaklarda üzengi.

Nezahat YILDIZ KAYA
www.kafiye.net