Hüzzam Bir Taksimde Kaygılanır Gizli Öznelerim

Sen düşümün aşığı, bense özlemin sevdası…

Aldırış etme 
Düşün ve özle beni dedin ya,
Şu saatte 
Hasretini karalıyorum yazdığım satırlarda

Nereden bilecekti ki göz bebeklerin 
Yüreğimle adını hecelediğimi
Gözlerimden çaldığın haritalarla
Gitmelerin korkularını biriktirdim

Hani şu cahillik yıllarına rehin
Yürek kanatan acılar vardır ya 
Adıyla ‘veda’ oldu kırlangıç kanatlarıma
Hep bir eksik hep bir yarım

Kaç ayak izi vardı
Kadir kıymet bilmez gönlünde 
Unutturmaktı dileği
Harlı ateşler yanarken geceme

Ben ki sınırlı sevmelerin kucağında
‘Cenneti’ gördüm de yürek kanattım
İlmikliyordu ürkek geleceğimi 
Şahit olurken martılara

Değil kalbim sevişmelerde gözlerimin 
Sevdalı denizlerin dalgasıydı
Bir resmin içine tıkıverdin 
Kaldım takılı ahşap pervazında

Yitik bir haykırışın düş karesi
Günahların teklifsiz kefili
Zemheri bir aydı mıydı bana tanınan
Dokundu yüzüme gücenikliğimden öperek
Ki o gençliğimin ilkyaz güncesiydi 
Artan ruhumun inatçı kökleriydi
Serpiştirdi intizarın harını 
Ez cümle

Çığlığımın orta yerinde 
Bu gün bizim ‘yas’ günümüz diyorsam 
Sebebi ‘HÜZÜN, HEYECAN, AŞK’

Saat on beş sıfır altı…

Şimdi naif bir kelebek gibi
Kısmetime düş diyorsun
Ne kaldı şurada şuurumun ürkek ötesine

İncitme de yormadan gel artık!

İlknur Yıldırım
www.kafiye.net