Sır Değirmeni

İlkokula başladığımda, sır değirmeninin orada oturuyorduk. Sanırım ikinci ya da üçüncü evimizdi. İki katlı, beyaz, bahçeli bir evdi. Biz birinci katta oturuyorduk. Üstümüzdeki insanları hatırlamıyorum. O zamanlar çok cılızdım, oturma odasının penceresinden ayaklarımı salındırır, hemen önündeki ağaçtan şu minik yeşil elmalardan yerdim. Kuş elması mıydı onun adı? Onu çok severek yerdim.

Karşı komşumuz vardı, Kemal Teyze. Herhalde şimdi yaşamıyordur, nur içinde yatsın, yarın anneme sorayım. Korkardım ondan, yüzünde çok tuhaf benler taşırdı. Annemin ayağı hiç durmaz sürekli ev gezmesine giderdik. Ama kızamıyorum ona, gurbetten gelin geldiği şu yaban elde başka ne yapsaymış. Birsürü kedimiz vardı. Annemin, hemen önümden elinde süt dolu bir kapla geçişini hatırlıyorum, sanki bir dakika evvel gibi. Sarışın olan yavru kedinin minik diliyle o sütten nasıl içtiğini hatırlıyorum. Sonra o sarışın kedi öldüğünde tek çocukluk arkadaşım Çağlar’la onu gömdüğümüzü ona mezar yaptığımızı da hatırlıyorum. Büşra, o evde doğdu. Bebeğin doğduğunu öğrendiğimizde, babamın bana adını ne koyalım dediğini de hatırlıyorum. Müjdeyi almadan evvel arabanın içinde iki büklüm kıldığı namazı da hatırlıyorum. Celal amcayı, oğlu Cabbar abiyi de hatırlıyorum. Anahtarci Celal amca. Onların evlerine her gidisimizde boncuklu bir lamba ve şaha kalkmış atların olduğu altın sarısı bibloyu nasıl sevdiğimi de hatırlıyorum. Babam doğum hediyesi anneme çamaşır makinesi almıştı. Sonunda merdaneli çamaşır makinesinden kurtulduğunu, sanki daha bir dakika evvelmiş gibi hatırlıyorum. Oturma odasındaki yuvarlak masanın üstü menekşelerle doluydu. O menekşelerin morunu ayrı sarısını ayrı sevdiğimi hatırlıyorum. İlk sıcak çayı o evin balkonunda içmiştim. Kahvaltıda Merve’ler vardı. Benim doğum arkadaşım. İlk kez karınca yediğimde de yine yanımda o vardı. Tadı hala damağımda, sinek ilaci şeltoks gibiydi. Babam ağzımdan çıkartmaya çalışmıştı ama ben onu çoktan yutmustum. Mahallede beni deli eden bir oğlan vardı, dış kapının oraya gelir bana lagaluga ederdi. Ne yapsam gitmezdi. Sonra büyüyünce öğrendim ki meğer o çocuk başka oturduğumuz bir evden komşumuzmuş, adı Emre’imiş. İlk oturdugumuz evde, cici bakkalın orada, beni kendi kumesimizin başına gözcü dikip abisiyle yumurtalarimizi çalarmış. Bu tesadüfen ortaya çıktığında iyi gülmüştük. Bir çingilim vardı. Ona şu küçük yenilen siyah tatlı şeylerden toplardim. Yeşili acı olurdu. Sanki o acılığı daha az evvel tatmışım gibi hatırlıyorum. İlk o evde papatyadan seviyor mu sevmiyor mu yaptım. Bahçe papatya doluydu. Sevmiyor çıktığında kabul etmez, çiçeğin elimde neyi kalmissa, gerek sap gerek taç gerek gövde, onların herhangi birini seviyora sayardım. Minik pembe bir sandalyem vardı, Çağlar oturup duvara doğru arka iki ayağının üstünde durmaya çalışınca çat etti kırıldı, sandalyemin bir ayağı paramparça oldu Çaglar’insa pöçüğü battı. O zamanlar oh iyi olsun demiştim icimden, şimdi okusan da hatirlamazsin zaten, sanki beni hatırladın mi. Benden büyüktün ama hafızan hiç gözümde büyüttüğüm gibi değilmiş. Beyza’yla beni annenden gizli her gelisimizde odaya kilitlerdin, korkuyoruz diye önümüzde o kahverengi torpil mi adı neyse onlardan patlatirdin. Düşmüştun ya, oh iyi olmuştu işte zaten hatirlamazsin. İlk kez bir bebekten Neriman Teyzegilde yani işte Caglargilde nefret ettim çünkü bebek çok çirkindi ve bana zorla sevdirmeye calistilar, anneme de sinir olmuştum. Onlar o zaman hemen karakese köprüsünu geçmeden sağ tarafta otururlardi. Birgün yine onlara giderken annem kardeşlerimi de alıp indi ve beni otobüste unuttu. Asrın hatasını yaptı hala anlatırım. İşte o günden beri de unutulmaya alıştım. Ah anne ah. Birinde Çağlar elimi tuttu, beni o dereye indirecek, benimki de akıl ne uyarsın elin cocuguna. Sonra elini bırakınca evsahiplerinin kızı kubrayi ikna etmeye çalışmıştı ve ilk kez birini kıskanmistım. Zaten o kız da güzel olsa içim yanmaz, ama yinede fena değildi, neyse canım. Şu büyük depremlerden biri de yine o evde olmuştu. Annemle mutfaktaydik ve o ocakta cezvede sanırım süt isitiyordu. Ev, bir o yana bir bu yana gitti gitti geldi. Küçücük bedenimle oradaki sedirin yanibasina kapandigimi ve o yesil fayanslari nasil izledigimi hatırlıyorum. Neden yarın o eve gitmiyorum. Yarın o eve gideyim, evet evet. İyi geceler Çağlar. İyi geceler Kemal Teyze. Cici bakkal. Karakese köprüsü. Sır değirmeni. Müşerref Teyze. Aman ormancı. İyi geceler.

 

 

Hatice Kübra Öktem 10.9.15 23:07
www.kafiye.net