Susarsan Beni Duyabilirsin – 2

Sabah saat sekizi çeyrek geçe uyanmıştı Pelin. Hala mahmurdu. Gerindi bir süre. Birden aklına mesaisinin saat dokuzda başlayacağı geldi. Tarık’a doğru döndü; o da mışıl mışıl uyuyordu. Oysa aynı saatte başlıyordu mesaileri. Kendisi fırladı yataktan. Lavaboya gidecekti ki; kocasını da uyandırması gerektiğini düşündü. Sertçe sarstı birkaç kez. O da homurdanarak gözlerini açtı. 

Pelin lavaboda yüzünü yıkarken sadece yarım saat kalmıştı. Daha eşi de giyinecek, önce kendisini işyerine bırakacak, sonra da kendi işine yetişecekti. İkisi de yetişemezlerdi bu durumda. Lavabodan adeta haykırdı: 

-Tarııııkkkk! Rüyanda Ayşe’yi gördün ki uyanamadın bu sabah. Artık kalk da beni yetiştir. Sen de ne yaparsan yap. 

-Lavaboyu boşaltırsan ben de yüzümü yıkayacağım. 

Öfkeyle çıktı Pelin. Geceliğini yolda çıkarmaya başladı ve dünkü giysilerini aceleyle giyindi. Yanaklarına hafif pudra serpti. Bu arada Tarık da gelmiş, hazırlanıyordu. Ağır hareket etmesinin nedeni, yeni giysiler seçip giyinmeye çabalamasıydı. Kemerini yeniden takıyor, ceplerini boşaltıyordu. Bir de parfümü eline alınca, Pelin çıldırdı ve dış kapıyı hızla vurarak çıktı evden. Asansörü çağırıp kabine girdiğinde saçlarını taramadığını fark etti. Hemen tarağını alıp acele hareketlerle asansörde taradı. O tararken zemine inmişler ve kapı açılmıştı. Kapıcı ‘Günaydın’ dediğinde oldukça utandı. Kendisi kabinden çıkar çıkmaz bu kez Tarık çağırdı asansörü. Aslında sinirlenip çıkması zaman kaybına yol açmıştı. 

Dışarı çıkıp otomobillerinin yanında durup beklemeye başladı. Birden yanında bir başka otomobil durdu. Akif gülümseyerek kendisine bakıyordu. 

-Şimdi Ayşe’yi bıraktım. Yolumu özellikle buradan yaptım. Geç kalacağını tahmin etmiştim. Zaten aynı yere gidiyoruz; seni ben götüreyim. 

-Ah Akif ya! Seni Allah yetiştirdi sanki. Bizim uyuşuk hala gelecek. 

Hiç düşünmeden ön koltuğa oturdu. 

-Hadi hareket et… Zaten geç kaldık. 

-Tarık’ın haberi olmasın mı? 

-O uyuşup kalsın. Az sonra seninkiyle kahkahalar eşliğinde çay içerler işyerlerinde. 

-Nasıl yani? 

-Yani kahvaltı yaparlar. 

-Ama evde yaptık biz. 

-Onlar birlikte kahvaltı yapmak için hemen acıkırlar. 

-Pelin! Senin dilinin altında bakla var. 

-Ne baklası ayol! Sen Tarık’ın en yakın arkadaşısın. Hemen kötüye çekme işi. 

Şu an yüreği gülüyordu. Bir taşla üç kuş vurmuştu. Hem Akif’in kulağına kar suyu kaçırmış, hem Akif’in arabasına binerek hem Tarık hem Ayşe’yi kıskandırmış, hem de kendisi Akif’in dikkatini çekmişti. Madem onlar birbirleriyle bakışıyorlardı, Tarık’ın karşısında yarı çıplak oturuyordu Ayşe; intikamını almalı, kendisi de Akif’in dikkatini çekmeliydi. 

Bunları düşünürken telefonu çaldı. Eşi idi arayan… İyice abartmayı düşündü planını ve açtı telefonu. 

-Merhaba Tarıkçığım. Sen geç gelince sağ olsun Akifçiğim evin önünden geçiyormuş, nezaket gösterdi beni de aldı. Akif benim canım yaaaa! Ne incelik ama değil mi? 

İçin için gülüyor ve eşinden cevap bekliyordu. Onun konuşmakta geç kalışı, şoka uğradığının işaretiydi. ‘Oh olsun!’ dedi içinden. Tarık’ın sesi duyuldu. 

-Peki! 

Kısa, net, öfke dolu bir cevaptı. Daha da sevindi. Ayşe’nin o bacak gösterisi neydi öyle dün gece. ‘Dur ben de hafif çekeyim eteğimi’ diye düşündü. Bu his bile kocasına karşı aleni bir savaştı. Madem kendisinin lise arkadaşı kocasına karşı dişiliğini kullanıyordu, kendisi de kullanmalıydı. Tarık’ın ancak aklı böyle başına gelir ve Ayşe^ye olan ilgisi biterdi. ‘Nasıl olsa ben kendimi frenler ve Akif’e fırsat vermem.’ diye de düşündü. Sanki uykudan ayıkmak istermiş gibi kollarını açıp gerinirken, bacaklarını oynattı ve eteğinin iyice açılmasını sağladı. Adım adım ilerliyordu Pelin. 

Akif fark etti Pelinin eteğinin açıldığını. Oysa dün geceki etekti ve eteği gece boyu hiç açılmamıştı. 

-Pelinciğim dün bizden sonra eteğini kısalttın mı yoksa? 

Şuh bir kahkaha savurdu Pelin. 

-Yok ayol. Senin araba sarstıkça açıldı. Ne yapayım yani? Sen bizim aile dostumuz değil misin? Senden de mi sakınayım yani? 

-Yok tabii ki! Sadece sordum. 

Bu arada işyerlerine gelmişlerdi. Saat dokuza beş vardı. İkisi de arabadan inip binaya yöneldiler. 
*** 

O arada Tarık yalnız kalınca kestirmeden işyerine gitmiş, çoktan varmıştı bile. Odaları Ayşe ile yan yanaydı. Kendisi şirketin müdürü, Ayşe ise müdür yardımcılığı görevindeydi. Bu nedenle de sıkça beraber oluyorlardı. 

Doğru Ayşe’nin odasına geçti. Genç kadın her zamanki gibi bakımlıydı. Eteği gece giydiğinden de kısa, göğüs dekoltesi ise olağanüstü idi. Hemen bir ıslık çaldı; hani şu hayranlık ifade eden ıslıklardandı. Ayşe gülümsedi. 

-Neden bu ıslık bakim sevgili arkadaşım? 

-İçeri girer girmez öyle bir güzellikle karşılaştım ki… 

-Ayıp ama Tarıkçığım. Ben arkadaşının eşiyim. 

-Ne yaptım ki? Tabii Akif’in eşisin. 

-Şaka şaka! Ama laf aramızda sen de çok yakışıklısın bu sabah. Bil bakalım ne aldım gelirken? 

-Ne aldın? 

-Akif beni bırakınca hemen pastaneye gittim. Senin sevdiğini biliyordum. Daha da önemlisi; sevgili arkadaşım Pelin’in sabah sabah seni aç bırakacağını da biliyordum. Kaşarlı pidelerden aldım sıcak sıcak. 

Tarık iç sesi ile duyurmadan söylendi: 

-İşte kadın böyle olur… 
*** 

2. bölüm sonu 
Devam edecek… 

Melek KIRICI
www.kafiye.net