Susarsan Beni Duyabilirsin – 1

Böyle devam edersen, senin yüzünden onlarla görüşmeyeceğim Tarık… 

-Ne oldu yine hayatım? Ne bahaneler üreteceksin bakalım gecenin bu saatinde? 

-Ne olacak sence? Hadi kadını övmelerini anladık; ya o bakışların neyin nesiydi? 

-Pelin, çok ayıp ediyorsun canım! Farkında mısın bilmem; olmayacak sözler ediyorsun şu an. Ben nasıl bakmışım Ayşe’ye? Anlat bakalım… Hele ki Ayşe senin genç kızlıktan arkadaşın ve Akif de benim çocukluk arkadaşım. Sence ben çocukluk arkadaşıma; o kadar sevip değer verdiğim can arkadaşım Akif’e böyle bir ihanette bulunabilir miyim canım? 

-Zaten mantıksız olan da bu ya! Yemek masasında bakışların yetmez gibi, bir de onlar gittikten sonra bana neler neler diyorsun? Düşün hele bir… 

-Ne dedim Pelin sana? Nasıl baktım Ayşe’ye? Açık konuşsana… 

-Neredeyse yediği lokmaları sen ağzına koyacaktın kadının. Yok efendim Ayşe’nin sofra hazırlaması daha modernmiş, yok efendim Ayşe harika yemek yapıyormuş, tam senin istediğin gibiymiş. Yok efendim Ayşe giyinmeyi, kendine yakıştırmayı biliyormuş. Ne yani? Mini mini giyip, senin karşına da geçip, bacak bacak üstüne atınca mı giysileri kendine yakıştırmış oluyor Ayşe? 

-Ya karıcığım, ben kendi karımla da dedikodu yapamayacak mıyım misafirler gittikten sonra? Dikkatimi çekenleri söyleyemeyecek miyim? Biz iki yabancı mıyız yani? 

-İyi ya! Tam da bu işte! Karı kocayız; ama hayranlığın Ayşe’ye… O zayıfmış, kilo almamak için dikkat ediyormuş, hareketliymiş, bu hareketliliğiyle kim bilir Akif’e ne zevkler veriyormuş yatakta… Senin dedikodu dediğin, dikkatini çekenler bunlar mı canım? 

-Fikrimi söylemek suç mu bir tanem ya? 

-Allah’ını seversen uyu hadi. Uyu ki beni delirtme! Bil ki senin yüzünden bir daha onlara gitmeyeceğim. 

-Aşkım, biricik sevgilim. Sen benim karımsın; başkası değilsin ki. Tüm bunlar benim şahsi görüşlerim; arzularım değil ki… 

-Bana bak Tarık! Ben de bir kadınım. O kadının evinde geçen hafta yediğin yemekleri öve öve bitiremezken, benim daha bu akşam yaptığım yemeklerden söz bile etmiyorsun. Gerçiiii, Ayşe’ye bakmaktan benim yemeklerimi görmedin bile. 

-Abartma istersen! 

-Şu an sana sorsam; Ayşe’nin giysileri ne renkti, nasıldı desem; tek tek anlatırsın. İyi, güzel… Anlat! Ama hadi söyle bakalım; ben akşam ne giymiştim? 

-… 

-İşte bu! 

İkisi de yatakta, yastıklarını hafif dik koyup uzanmışlar, kavga ile sohbet arası laflar ediyorlardı. Tarık’ın cevap veremeyişi, yutkunuşu, kem küm bile edemeyişi Pelin’i adeta kudurtmuştu. Ani bir hareket yaptı, yastığını alıp yataktan fırlayarak kalktı. Öfkesi bununla da kalmayıp yatak odasının kapısını hızla vurarak çıktı salona. 

Tarık peşinden gitmedi Pelin’in. Aşırı yorgundu. Çok da uykusu vardı. Hemen uykuya daldı. 

Pelin salona çıktığında kendini bir koltuğa zor atmıştı. Burnundan soluyordu adeta. Böyle bir şey olamazdı. Bir erkek nasıl olurdu da çocukluk arkadaşının karısına kötü gözle bakardı ki? Üstelik de Ayşe kendisinin liseden arkadaşıydı. Erkek cinsinde böyle bir zayıflığı ömründe duymamıştı. 

Pelin’in aklından geçenler korkunçtu şu an. Şeytan diyordu ki; git, şu adamın gırtlağına sarıl ve boğ. Bir insan hem karısına, hem çocukluk arkadaşına nasıl yapabilirdi ki bunu? 

Düşünürken koltukta uyudu kaldı Pelin. Kaloriferler de sönmüştü gecenin bir yarısında. Üstündeki incecik gecelikle üşümüştü; ama doğrulup kalkamıyordu. Akşamki yemek hazırlığı çok yormuştu onu. 

Sabaha karşı Tarık lavaboya kalktığında, karısını o halde görünce derin bir iç geçirdi. Buza kesmiş gibiydi. Uyandırmamaya özen göstererek kucakladı ve yatak odalarına götürüp yatırdı. Üzerini de yorgan ve battaniyeyle örtmeyi ihmal etmedi. 

Lavabodan çıkınca Tarık da bir koltuğa oturup düşünmeye başladı. Söyledikleri yanlış değildi ki… Gerçekten de Ayşe’nin yemekleri harikaydı. Ne vardı bu lafa kızacak? Ayrıca çok da bakımlıydı. Aynı işyerinde çalışırlardı Tarık ile Ayşe. Bu zamana kadar Ayşe’yi gelişigüzel giysiyle görmemişti. Her gün makyajını yapar, saçını olabildiğince değişik şekillere sokardı. Hatta ojesini bile iki gün üst üste aynı renkte görmemişti. Oysa karısı telaşla uyanır, kahvaltıyı bile yetiştiremez, üstünkörü giyinip adeta fırlayarak evden çıkardı. Pelin ile Akif de aynı işyerinde birlikte çalışırlardı. Kim bilir Akif de Pelin için ne düşünüyordu. 

Bu son düşünce birden Tarık’ın suratını değiştirdi. Bazı şeyleri şimdi kendine itiraf edebiliyordu. Doğru ya; kendisi nasıl Ayşe’ye hayransa, acaba Akif de kendisinin karısına mı hayrandı. İçini müthiş bir kıskançlık kapladı. Olmamalıydı böyle bir şey. 
*** 
Ayşe ve Akif neşeyle evlerine dönmüşlerdi. Tarıklarda yemek yiyip; kahve, çay, sohbet derken zaman geçip gitmişti. Evlerine geldiklerinde, karı koca her zaman olduğu gibi soyunmuşlar, yatacakları giysilerini giymişlerdi. Bir süre oturmak istediler. Uykuları henüz yoktu. Akif yemeklerin güzelliğinden söz etmeye başladı. 

-Hayatım, senin yemeklere uymaz; ama Pelin de güzel yapmıştı doğrusu. Hoşuma giderek yedim. 

-Yemek gerçekten güzeldi. Ama unuttuğun bir şey var; o evde Tarık olmasa Pelin bir hiç bence. Adamcağız sofraya tabakları yerleştirdi, servisi kendisi yaptı, en güzel giysilerini giymişti. Ki bana göre ev sahibinin misafirlerine verdiği önem giysilerinden belli olur. Pelin’in o kıyafeti neydi Allah aşkına öyle? Derme çatma bir rüküş etek, basit bir gömlek… Ne saçlar yapılmıştı, ne de makyaj… Çok ayıpladım. Genç kızlığımızdan beri arkadaşız Pelin’le ve bu kız hiç düzelmedi. Yazık olmuş Tarık gibi yakışıklı, becerikli bir erkeğe. 

-Ya hayatım bize ne elin kadınının rüküşlüğünden, elin adamının yakışıklılığından falan. Biz kendi işimize bakalım bence. Tarık da benim çocukluk arkadaşım… Dışı çok iyidir; ama tembel bir öğrenci idi. Görüntüsü harika; ama içi kof… Oysa Pelin belki giyimine, bakımına dikkat etmez; ama işinin de ehlidir. Aranan bir elemandır. Birbirlerine o yönleriyle terstirler. E bu durumda da birbirlerini tamamlamış oluyorlar. Biz kendi işimize bakalım bence. 

-Yoooo! Sakın Tarık’a haksızlık etme. Ne yalan söyleyeyim, Tarık benim idealimdeki erkek tipi. 

Akif bunu duyunca suratı asılıverdi. Hiçbir şey söylemeden kalkıp yatağına gitti ve düşünüp canını sıkmamak için anında uyudu. 

Ayşe bir süre daha salonda oturdu. Aklı Tarık’ın görünür ve görünmez özelliklerindeydi. Yarın sabah yine işyerinde beraber oturacaklar, o tok ve güzel sesini yine duyacaktı Tarık’ın. 

Bunları hayal ederken Ayşe de koltukta uyuyakaldı. 
*** 

1. bölüm sonu 
Devam edecek…

Melek  KIRICI
www.kafiye.net