Bir Dilek Dile Hayattan – 30

Sadiye Yenge’si geldi aklına. Akıl öğretmeni, tarafsız, iyilik timsali, Dilek için iyi bir yol göstericiydi yengesi. Bir yolunu bulup gitmeli, fikrini almalıydı. Aklına bir fikir geldi ve babaannesine seslendi: 

-Babaanne benim Sadiye Yenge’me gitmem gerek. Kızından bir kitap alıp evde okuyacağım. Gecikmeden hemen gelirim. 

– Alıp gel hemen. Sokaklarda çok dolaşıp göze batma.

Babaannesinden izin almıştı. Kotunu ve tişörtünü giydi, spor ayakkabılarını geçirdi sporcu kimliği taşıyan ayaklarına. Huzur bulduğu Sadiye Yenge’sine koşar adım yola koyuldu. Anlatacakları içine sığmadığı için hareketlerini kontrol edemiyor, arada koşarak düşüncelerinin hızını yakalamaya çalışıyordu Dilek. Saçlarını geri attı yine o havalı dik yürüyüşüyle. Herkesin gözünde hayranlık uyandıran bir melek gibi yolun üzerinde su gibi akarak gitti Sadiye Yenge’sine. 

Telaşı gözlerinden, hareketlerinden, sesinden, her yerinden belliydi. Yengesi aldı içeri hemen. 

-Hayırdır kızım? Neler oldu? Kafan yine karışmış; ama üzgün değilsin şükürler olsun. Otur hele şöyle; anlat bakalım. 

Dilek soluklanmaya bile fırsat vermeden anlatmaya başladı.

-Şimdi babaannem beni evlendirmek istiyor ya… 

-Evet kızım… 

-Madem evlenmem kurtuluş; bize gelen zengin ve iyi yürekli, yardımsever bir Lütfiye Teyze var ya; O bana dün, Kıbrıs’ta çok iyi biri olduğunu, tek isteğinin iyi bir yuva kurmak olduğunu, istersem okula, üniversiteye orada devam edebileceğimi söyledi. 

Tek solukta anlatmıştı her şeyi. 

-Tekrar baştan ve sakin sakin anlat kızım. Bu kadın kim? Nereden tanıyorsun? Nerden anladın iyi mi kötü mü olduğunu? 

-Bize geliyor, sürekli babaanneme yardımcı oluyor. Evimize destekleri var ara ara… Sana daha önce bahsetmemişim; ama epeyce bir süredir gelir gider. Ne dersin? Derya’ya, babaanneme, dedeme de rahat bir hayat kurarım. Çok zenginmiş çok! Üniversite için de para lazım. Okurum hiç değilse… Ne dersin yenge? 

-Ah kızım ah! Buraya kadar her şey çok güzel; aslında rüya gibi… Ama ya altından kötü bir şeyler çıkarsa? 

-Kadın gelecek bugün öğleden sonra. Ne desem bilemedim; benden haber bekliyor. Babaannem de biliyorsun sıkıştırıyor. Hem belki benim de kurtuluşum olur. 

-Ah güzel kızım benim… İnşallah dediğin gibi olur. Çok zor bir durum; ne diyeceğimi bilemiyorum ki… Kader çizgisi seni bu karmaşanın içine soktu. Bunca olumsuzluğun içinde, her yerde başarıları yakaladın. Zekân, güzelliğin heba olsun istemem. Melek kadar masum ve temizsin. Allah’ım seni korusun, hakkında hayırlısını nasip etsin kızım. 

Dilek kitabı son anda hatırladı ve Sadiye’nin büyük kızı Betül’den bir kitap alarak eve koştu. Babaannesi torununun verdiği sözde durmasına memnundu. 

-Sobanın yanına otur da oku kitabını kızım. 

-Babaanne… 

-He! Ne oldu? 

-Babaanne, benim evlenmemi çok mu istiyorsun? 

-E kızım tabii… Huzurlu yuvan olsun, iyi ellere teslim edeyim seni. 

-Babaanne, ben de sizin rahat etmenizi, iyi yemekler yemenizi, hastalanınca daha iyi doktorlara gitmenizi istiyorum. 

-Ah kızım! Benim de dedenin de gözümüz toprağa bakıyor. Bir ayağımız çukurda. Ben senin mutlu olmanı, rahat etmeni istiyorum. Bak Derya’ya; yaşıtları sokakta ip atlıyor. İşi olduğunu söyleyip kandırdılar çocuğumu. Kaynanası olmasa aç! Kayınbabası da öldü. Üç çocuğu da işsiz kadının! Ne okumuşlar ne de bir baltaya sap olmuşlar. Tamam! Allah var kayınvalidesi çok iyi insan; ama onun iyi olmasıyla dönmüyor. Bak bebek de bekliyor. Sen bari iyi bir yere git a kızım. 

Dilek babaannesine baktı anlamlıca…

-Tamam, babaanne ben senin dediğini yapacağım. İyi bir yerle evleneceğim. Hali vakti yerinde olacak. İyi insan olacak. 

Babaannesi torununun ne demek istediğini anlamamıştı. Evlenecekti işte… Memnun, gülümsedi torununa. 

Düşündü genç kız; kendisi, kardeşi, dede, babaanne olmak üzere dört kişi idi aile. Derya uçmuştu yuvadan. Kendisi de gidince alabilecek miydi dedesini, babaannesini yanına? Ayrılıklar başlamıştı bu yuvada. Sırayla başlayacaktı vedalar belki de… 

Dilek çalan kapıyı açmak için kalktığında gelenin kim olduğunu biliyordu. Babaanne tedbirliydi… 

-Allah Allah! Kim geldi ki? Hayırdır İnşallah! Ses vermeden açma kapıyı ha. 

-Güpegündüz ne olabilir Allah aşkına? Kurtlar gelir, beni kaçırır, parçalar yer. 

Babaannesi için zaten gülmek ayıptı. 

-Zevzeklik yapma! Git aç kapıyı! 

30. bölüm sonu
Devam edecek… 

Melek Kırıcı 
www.kafiye.net