Bir Dilek Dile Hayattan – 10

Çok heyecanlanmıştı. Zangır zangır titriyordu bedeni. Oysa en büyük hayaliydi bu birincilik. Ödülden çok daha önemliydi hatta.

Yavaş hareketlerle doğruldu yerinden. Şimdi kalkacaktı; yüzlerce izleyicinin, arkadaşlarının, öğretmenlerinin ve ailesinin önünde önce konuşma yapacak, sonra kompozisyonunu okuyacaktı.

Zamanı yoktu pek. Pratik düşünmeliydi.

Sahneye doğru yürümeye başladı. Gururlu, heyecanlı, gülümser durumdaydı. Tüm bedenini ateş sarmıştı sanki… Bu kadar zor muydu ki topluluk önünde konuşmak. ‘Keşke bir yazı hazırlasaydım’ diye geçirdi içinden.

Sahnenin merdivenlerine geldiğinde, atletik vücutlu Dilek zorlanıyordu. ‘Ayakları birbirine dolaşıyor’ sözü tam da bu an için söylenmiş gibiydi. Her adım yeni bir heyecan demekti.

Bu arada pratik zekâsıyla düşünüyordu aynı zamanda. Neler konuşacaktı? Nasıl hitap edecekti? Salon doluydu. Öğretmenleri, arkadaşları, protokol, basın mensupları vardı. Kendisinde bir güç buldu ve sakinleşti. Sunucuya doğru yürüdü sonra…

Sunucu gülümsemeyle karşılamıştı genç kızı. Hiç heyecanlanmadığını hissetti o an. Bir mikrofon vermişlerdi eline. Sunucu söze başladı…

-Değerli konuklarımız, şimdi size Liselerarası Kompozisyon Yarışması birincisi Dilek kızımızı tanıtıyorum. Öyle güzel hazırlanmış ki; değerli jürimiz oybirliği ile birinciliği kendisine vermiş.

Salondaki büyük alkış Dilek’i daha da rahatlatmıştı. Evinde gibiydi sanki. Bu büyük gururu yaşattığı için çok mutluydu. Çalışmıştı ve emeğinin karşılığını almıştı. Huzur doluydu yüreği. Bu yarışmadan aldığı cesaretle, gelecekte büyük işler yapacağına inancı gelmişti iyice. Sunucu sorulara başlamıştı.

-Liselerarası Kompozisyon Yarışması birincisi oldunuz. Bize duygularınızı anlatır mısınız?

Şöyle bir düşündü… Vereceği cevaplar klasik olmamalıydı. Hem rahat, hem değişik cevaplar vermeliydi. Gülümsedi önce ve cevap verdi:

-Duygularımı anlatırken alışılmış cevaplar vermek istemiyorum doğrusu. ‘Çalıştım, başardım, kazanacağımı biliyordum’ gibi cevapları doğru bulmuyorum.

-Bu bizi daha da çok mutlu eder. Bekliyoruz o halde güzel cevaplarınızı.

-Konu güzeldi. ‘Sevmek’ kelimesi o kadar geniş anlamları içine almış ki; hareket saham çok genişti. Geceler boyu düşündüm. Öncelikle ne idi sevmek? Neleri sevmekti ayrıca… Hep alışılmışın dışına çıkmak istedim yazarken. Tanrı sevgisi vardı, doğa sevgisi vardı; anne, baba, kardeş, arkadaş, dost ve daha birçok sevgi şekli…

-Siz baba sevgisini seçmişsiniz. Bir nedeni var mı?

-Elbette var… Ailede tabii ki başka bireyler de çok sevilir. Baba kadar da çok sevilir.

-O halde neden baba sevgisini anlatmayı tercih ettiniz?

-Talihsiz bir aileyiz biz. Annemi kaybettiğimde çok küçüktüm. ‘Anne sevgisini yaşamadım’ desem doğru olur. Annem öldüğünde ben daha bebekten az büyüktüm. Kardeşimse henüz bebekti. Artık sadece babamız vardı. Denizciydi babam. Denizde, karadan fazla kalırdı. Tüm sevgimizi babama akıtalım derken, onun çok feci bir kazada ölüm haberini alışımızı unutamam hiç. Son kalemizdi belki…

-Çok üzüntü verici… Eğer sizi derinden sarsacaksa anlatmayın.

-Başladım artık… Babam öldükten sonra ilkokula gittiğimde, bir gün akşam eve geldim ki; kardeşimin çaresizlikten Yurt’a verildiğini duydum. Çok ağladım için için. Babaannem yerinden kalkamazdı. Dedemse çok yaşlanmıştı. Çaresizlikten Derya’yı Yurt’a vermişler. O günü unutamam. Hep düşünmüştüm; acaba babam olsaydı Yurt’a yollar mıydı kardeşimi? Çok geçmedi iki yıl sonra da ben Yurt’a verildim. Bunu söylerken tekrar ediyorum ki; dedem de, babaannem de bizleri çok severdi. Her şey çaresizliktendi.

-Şimdi anlaşıldı değerli öğrencimiz.

-Daha sonra lisede okumaya başlamışken ve öğretmenlerime de alışmışken, yine aynı nedenlerle İstanbul’a, halamlara gelmek zorunda kalmıştık.

-Kasveti dağıtmak ve bugünün mutluluğunu daha çok hissetmek adına konuyu değiştireyim. Bundan sonraki hayatında ne yapmayı düşünüyorsun?

-Üç şey var hedeflediğim. Başarılı olduğum voleybol sporunda daha ilerilere gitmek; sürekli yazılar yazmak ve gazeteci ya da televizyoncu olmak. Bunlar öncelikli hedeflerim.

-Peki… Çok teşekkür ediyorum verdiğiniz bilgiler nedeniyle. Böylece sizi daha yakından tanıma fırsatı bulduk.

-Ben de teşekkür ederim efendim…

Salonda bu içten, yürek dolusu konuşmalara bir alkış seli kopmuştu. Salondakiler Dilek’e sevgiyle bakıyorlardı. Hem güzel konuşmuş, hem de çok net cevaplar vermişti. Artık ödül töreni beklenmekteydi. Kazananlar sahnede yerlerini almışlardı.

10. bölüm sonu
Devam edecek…

Melek Kırıcı
www.kafiye.net