KARA CEHENNEM – SON

Bastığı yerlerin, şehit kanı içtiğini düşünerek atıyordu adımlarını Murat. Bebeklerin, masum anaların çığlıklarını duyuyordu kulaklarında. Aslında orada askerlik yapan herkesin kulağında çınlamıştı ve çınlamaya da devam edecekti bu ağlama sesleri.

Asker sayısı az olduğundan nöbet saatleri fazlaydı Murat’ın. Gece 7/9 nöbeti bitince gece yarısından sonra 3/5 nöbeti başlıyordu. Ayrıca gündüz saatlerinde de altı saat değişik nöbetler tutuyordu. Her defasında aynı aşk ve vatan sevgisiyle yapıyordu bunları. Söz dinleyen saygın hareketleri, çalışkanlığı ve azmiyle üstlerinin dikkatini çekmiş, sınavla girilen onbaşılık eğitimine genel istekle atanmıştı. Ama o, yine de nöbetlerini aynı yoğunlukla tutmaya devam ediyordu.

Sivritepe’nin içinin önceleri gizli bir cephanelik olduğunu öğrenmişti oradaki eskilerden. Sonraları bir gün nöbet tutarken, Sivritepe’nin etrafında belirgin bir ışık çemberinin döndüğünü gördü. Yanındaki diğer arkadaşına da gösterip görüp görmediğini sordu ondan. Arkadaşı da aynı şekilde bakakalmıştı ışığa. İki asker dönüp olayı izlerken ışık aniden yok oldu. Kendilerine kimsenin inanmayacağını düşünseler de ertesi gün paylaştılar arkadaşlarıyla. Bir asker daha katıldı bu durumun doğruluğuna. Daha önce kendisinin de o ışığı gördüğünü söyledi. Bir diğeri daha katılınca, esrarengiz şeylerin döndüğü dilden dile yayıldı birlikte.

Zaten geçmişinde yaşanan acı hatırası yüreklere yara olan bu birlikte, asker olan ancak bilirdi yaşanan duyguların yüceliğini ve askerliğin, toprağa sahip çıkmanın önemini…

Murat gibi… Murat’lar gibi…

Bir gece nöbet değişikliği yapacakları sırada, birlikteki arkadaşlarından biri, endişe dolu bakışı, titreyen vücuduyla koğuşa girdi. Koğuşta yanan ışığın altında durdu ve acıyla anlatmaya başladı. Bu arada ışığın etkisiyle, kaşından yanağına akıp yarı kurumaya yüz tutmuş kan izini gördüler. Diğer askerler de etkilendi bu durumdan. Artık anlatılanlara inanıyorlardı gördüklerinden dolayı. Asker titreyen sesiyle, kulenin yıllar önce burada can veren şehitler tarafından taşlandığını, bir taşın da başına geldiğini, kuleyi boş bırakıp koşarak koğuşa geldiğini söylüyordu. Diğer askerler yaşlarının üstünde bir olgunlukla “Böyle şeyler olsa bile biz askeriz. Korkmaya hakkımız yok!” dediler. Murat; babasının sözleri aklına geldiği için, bir saat sonra devralacağı nöbeti hemen devralmak için yola koyuldu. Yaşananlardan etkilense de babasına söz vermişti.

Gündüz saatlerinde gönüllü olarak cephanelikte görev alıyordu artık. Mühimmatta silahların özel bakımını ve korumasını da severek yapıyordu. Vatan aşkıyla yanıp tutuşuyordu. “Korku” kelimesini silmişti hayatından. Korumak vardı vatanı ve başarmaktı ilkesi.

Bir gece rahatsız olmasına rağmen sıkı giyinerek, sabaha karşı 3/5 nöbetine gitti. Rahatsızlığının etkisi iyice artsa da dimdik nöbetini tutmaya davam etti. Revire gitse belki tedavi edilecekti; ama O, rahatsızlığını söylemeyip aksatmadan nöbetini tutmak istemişti. Nöbet esnasında iyice fenalaşınca, 11. kulenin askeri kendisine “Azıcık çömel, uyu. Ben daha dikkatli bakacağım; söz! Sen hastasın, az dinlen. Ben sana seslenirim 15 dakika sonra” dedi. İçine sinmese de vücudunun halsizleşmesine karşı koyamayıp çöktü olduğu yere.

Uyurken balyoz sesleriyle irkildi. Nöbet tuttukları kuleler demirdendi ve bu kulelere balyozlarla vurulduğunu hissediyordu. Etrafa bakarken kuledeki askerin, “Az uyu dedim ya sana!” sözünü duyunca; içinin geçtiğini, duyduğu sesin Allah’ın kendisine verdiği bir ceza olduğunu düşündü. Söz vermişti çünkü babasına. Nöbet kutsaldı. Canı çıkmadığı sürece tutacaktı.

On altı ay Kara Cehennem’de nöbetlerini severek tutup, diğer zamanlarda devletin silahlarını koruyup temizleyerek zamanını geçiren Murat, askerliğin nasıl bittiğini anlamadı bile. Şu an işinde gücünde bir sivil olmasına rağmen, “Şimdi çağırsalar bir dakika düşünmeden giderim” diyebiliyordu.

“Vatan aşkıyla yanıp tutuşan Murat’larımız, Mehmetçiklerimiz eksik olmasın.” diyordu dinleyenler…

 

Tarih: Kara Cehennem

 

“…Mevsim acımasız kış…

Bir intizar sezilir şehitlerin sesinden.”

Melek KIRICI
www.kafiye.net