Damlalar

Geniş zamanların dar bir anından
Şansına çıkana deme ’küsurat’
Doymayan gözleri açlık zannından
Doyuran topraksa neylesin surat

 

Söylenen her sözü gerçektir sanma
Davete uymaktan sakın usanma
Nasipsiz lokmaya üzülüp yanma
Kurt ile kuzuya farklıdır hayat

 

Hokkayla kalemin kavgası farklı
Kâğıdın esrarı cümlede saklı
En sona konulan noktayı haklı
Bulma ki arada sürsün menfaat

 

Kendinle barışık olursan eğer
Vefasız dünyaya katarsın değer
Ummanın adresi ademdir meğer
Varlığın âlemde büyük hakikat

 

İnsan ki; her şeye belini bağlar
Bilgide büyüyüp sevgide çağlar
Geçmişten yarına sağlamsa ağlar
Tükenip nefsinde verme zayiat

 

Sabrın sarayına bulursa bir yol
Keramet sırrına erişir o, sol.
Tevazu ilinde aradığın bol
Gönül eyvanını inciyle donat

 

Geceyle gündüzün derdi bambaşka
Dengeyle içiçe dönerler aşka
Biz de onlar gibi olsaydık keşke
Damladan deryaya akardık rahat

 

Maksadı aşmaya zorlayan dili
Haddini bilmezse kökten kesmeli!
Bir kez, bir duaya kalkmamış eli
Tövbesiz yürekle gezdirmek sakat

Zatınla arama düzende, düzen
Bilhassa gün gelir üzülür, üzen
Haline aldanıp nisyanda yüzen
Nâdim bir sonuca diz çöker fıtrat

Basiretsiz olma ilim her dal da
Gücüne güç katar bir dost, emsal da
Zor bir meselede önlemi al da
Olmadık yerlerden gelmesin tokat

 

Eşref-i mahlukat nam-ı diğer kul;
Tüm azası ile hayatı okul
Başı boş değilsin Rabbine sokul
Çobansız sürüyü gördün mü, heyhat!

Nezahat Yıldız KAYA
www.kafiye.net