Ay Güneşe Teslimdi 11. BÖLÜM

Hüsniye teyzem, annem, babam, Mustafa’mın anne ve babası, iş arkadaşlarımız, komşularımız görünen misafirlerimizdi. Herkesin göremediği meleklerim de, ellerinde yıldızlı mutluluk değnekleriyle düğün salonundaydılar.

Müzik başladı. Yavaş bir parça eşliğinde dans ediyorduk. Meleklerimiz değneklerini bir Mustafa’ma, bir bana dokundurup, mutluluk gülücükleriyle evrene güzellik katıyorlardı. Oyun havaları, şarkılar, konuşmalar, takı merasimi… Her anın tadında ve farkındaydım. Anı yaşamayı da, bölüşmeyi de öğrenmiştik…

Herkes dağıldıktan sonra büyüklerimizin ellerini öpüp evimize yol aldık Mustafa’mla.

O dönemde pelüş halı yoktu. Kuzenimin patronunun kızı yurt dışında okuduğundan, kendine alırken bir de kuzenime almış. Ben beğenince sürpriz şekilde bir de bana hediye almış hediye olarak. Pespembe, yumuşacık bir dokunuştu eve ilk adımımız; pembe pelüşe çıplak ayakla basarken.

Evimizi sadece Mustafa’mla ben hazırlamış ve temizlemiştik; sadece ikimiz… Yardım almamıştık ailelerimizden.

Mumları yakarken elimi sımsıkı tutuyordu. Duvağım açıktı. Dipsiz uçurumlara salan bakışlarıyla gözümü, yüzümü okşayarak, duvağımı tekrar kapattı. Elinde bir kutu vardı. Açtı, boynuma takmak için beni hafifçe döndürdü.

-Bu boynuna taktığım bir melek. Dili yok, sesi yok, konuşamaz… Bil ki; bu, senin için canını, gözünü kırpmadan verecek bir adam figürü. Ne zaman zor durumda kalırsan ona dokun, gözlerini kapat ve isteğini dile; ben yanında olacağım. Seni hep seveceğim güzel yüzlü, güzel huylu kadınım.

Ben de hazırlıklıydım. Hasır süs sepetin içinden bir kutu çıkarttım. Kutuyu özenle açtım. Bana çocukken armağan ettiği melek figürünü, güzel bir cep saatinin içinde, ikimizin fotoğrafının ortasına koyarak, yüreğinde taşıması için kendisine verdim. Sarılmıştık, susmuştuk… Meleklerimiz gelmişlerdi belli ki. Değneklerinin dokunuşlarını hissediyordum vücudumun her yerinde. Mustafa’m kadehlerimizi doldurdu; gecemizin şerefine içtik, dans ettik, sesli şarkılar söyledik, yaramazlıklar yapıp evde bir birimizi kovaladık. Çocuk olduk, arkadaş olduk, dost olduk, bir bütün olduk…

Elleriyle yüzümü avuçladı. Alnımı öperken, elleri omuzlarıma inmeye, vücudumda dolaşmaya başlamıştı. Gelinliğimin fermuarını sırtımdan belime indirirken, yüzümü yüzünden çevirmemiş, beni daha çok kendine yaslamıştı. Annesinin çocuğunu yıkamaya hazırlaması kadar rahat hissettiriyordu bana kendimi. Masum ve heyecanlıydım. Birçok şeyi paylaşmıştık Mustafa’mla. Bu en özel gecemizdi. Gelinliğim göğüslerimden sıyrılıyordu yavaş yavaş ayaklarımızın ucuna. Ben; aşk dansları eden şehvetli kadın; donup kalmıştım. Mustafa’mın parmakları bedenimde bir yere dokunabilirdi. En fazla iki… Nasıl oluyordu da tüm bedenime, ruhuma sahipti?

Yatağımızın üstünü pembe tüllerle süslemiştik. Örtüsü beyazdı ve üzerine kırmızı güller serpiyordu Mustafa’m, gelin çiçeklerimizden kopararak…

-Sana… Sevdiğim kadın sana aşığım. Sen, benim aklımı başımdan alan; korkusuz yüreğimi, sana bir şey olur korkusuyla kuşkanadı gibi çarptıran… Sen; dünüm, yarınım, beni varlığıyla saranım… Anı yaşamaya hazır mısın?

Teknede sabahladığımız gecede olduğu gibi, şimdi de ruhumu seviyor, bana soruyordu. Bu adam bambaşkaydı; onu seviyordum. Bedeniyle ve ruhuyla dolaşıyordu damarlarımda ve o kan dolaşımının hızı sınıra dayanmıştı.

-Hazırım Mustafa’m, hazırım!

11. Bölüm Sonu
Devam edecek…


Melek Kırıcı
www.kafiye.net