Her Yerde Her Demde…

Dostlara gün/ aydın olsun…

Günaydın dostlarım, sevdiklerim, sevenlerim, koşup ta dost yüreğime dostça gelenlerim ‘GÜN/AYDIN…’

Bir gözyaşı süzülür gökyüzünden… İçindeki binlerce bomba ile yüreğim ağrır, düşüncelerim parçalanır… Bir çocuk çığlığı sarar etrafımı, kadınlar ve erkekler, binlerce ses kaplar beni… Susarım, kopar içimde fırtınalar, bir ışık renk verir güne… Henüz sabah olmamıştır. Oysa ekranlardan güneşin doğuşunu gösterir gibi görüntüler verirler, bu kentin yüreğinden kopar binlerce ışık, yanarım…

Benim güneşimi kimler doğurmak ister göklerimde, benim düşlerime kim sahip olmak ister, ben mi çağırdım gel aydınlığımı yarat diye… Dursun bu dünyanın sessizliği bir çığlıkla olmaz, bin çığlıkla da, milyonlarca çığlıkla da… Güneşi karartanların ülkesinde ki güneşi biz doğuralım… Yoksa evrenin tüm güneşlerine ambargo koyacaklar… Güne güneş ışığı düşlerle katılmak kimin tekelinde… Artık demiyorum o üç kelimeyi… Bir şey ifade etmiyor çünkü… Milyonlar haykırdı ama sadece bir gecede bitti, yıldız karası gökyüzünün saltanatı…

Ve düşledim karanlık gecede; âşık mı oluyordu insanlar birbirine yoksa maşuk mu bekliyordu aşkını, aşık mı arıyordu maşukunu… ve yine düşledim. Yağmur yağıyordu evet, ta kalbimin ortasına vurdu damla, söz yaşıydı bu sanırım üç kelime…

Aşk, habersiz çalar her gönül kapısını. İzinsiz dalıp içeri, yakar aşk ateşini… Alev alev yanmaya başlar gönül… Sonra, harında kavurur onu. Acıdıkça ağlar, ağladıkça yanar, yandıkça pişer âşık… Dumanı ah ile çıkar, zikr ile ummana dalar sonra.
Belli halinden, Arar âşık maşukunu her yerde… Dağ, taş, bayır, ova, yer, gök, çöl, demez, gezinir durur avare… Sonunda bulur âşık maşukunu, bir gecenin içinde…
Çıkartıp maşuku gecelerin içindeki kalabalık yalnızlığında, oturtur gönül tahtına, bakar bakar ona doymak adına… Ne kadar baksa da doyamaz maşukun seyrine. Ve muhabbet şenlendikçe şenlenir sonra… Maşuk sorar, aşık söyler. Ve aşk, hem yakar, hem akar delice… sanki gökyüzünden… düşer de yakar… Neydi bu düşen üç damla derde şaşar da, şaşarsın…
Sırılsıklam olursun aniden; yok dersin yağmur bu… yok yok yağmur bu… ama üç damla neden…
Bence, evet bence; yağmur yağıyor ıslanıyorum ve yağmurla birlikte ıslanıyor ağaçlar,.. birden aklıma Ahmet Telli’nin bir şiiri geliyor. ‘Özletiyor seni bu yağmurlar’, aslında özlenen baharın güneşli yüzünden öte bir şey değil sanıyorum, âşıklar var maşuklar var birde uzaklara düşmüş dostlar var tabii, her koşulda ıslanarak katılın güne, güneşi görmeseniz de yağmuru hissedin doyasıya…

Ve ıslanırken anımsayın: Üç damla, üç harf maşukun söylediği…
Sesinizi gömün yüreğinize artık ellerinizdir sizi kurtaracak olan…
Ve bizim duyduğumuz en fazla sesleri çıkaran enstrümanlar oluyor oysa müziğin derinliklerinde mükemmel sese ulaşan binlerce ritim var tıpkı sessizliğin içindeki ses gibi. Melodilerin en güzeli duymaktansa melodilerin en güzeli söyleyip müziğe katılmanız dileğiyle, dilediğinizce bir yaşamı gün boyunca yaşamanız dileğiyle, yeni haftanın yeni günleri size mutluluk, huzur, umut, sağlık, neşe, para getirsin dileğiyle, günler şiirler tadında sevgi ve aşk ile yüreklerinize aksın dileğiyle… Sevgiyle kalınız… Mutlu kalınız… Umutlarınız ve düşleriniz gerçek olsun… Hafta sonunuz huzur dolu olsun…
Yağmur yüklü sevgilerle… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun, gecenizden doğan sabahınıza selam olsun…

Sevgi ve muhabbetimle… Her yerde her demde…

Ömer Sabri KURŞUN
www.kfiye.net