AVRASYA EĞİTİMCİLER DERNEĞİ GEZİ NOTLARI –I

GÜRCİSTAN ‘DA BATUM VE TİFLİS

Merhaba derneğimizin düzenlemiş olduğu geziyi gözlemlerime dayanarak anlatmaya çalışacağım. Gezimiz bu bölgeye yapılan ilk tur olma özelliğini taşıyor.Sabah saat 6 sularında ,Ankara’da Derneğimizin önünden yola çıktık.Samsun -Terme yolundan sonra Terme’de yemek molası verdik. Balaban’dan Trabzon’a doğru yola çıktık.Rize’de Rize bezi satışı yapan bir mağazadan alışveriş yaptık.Artvin-Hopa üzerinden Batum’a ulaştık.Hopa’da bir otelde bir gece konakladıktan sonra sabah saat 7 sularında Batum’a gitmek üzere yola çıktık.Sarp sınır kapısından süratli bir şekilde geçtik.Panoramik şehir turunda altın renkli Poseidon heykelini, rengarenk çiçekleriyle şehrin gözalıcı yerlerinden biri olan Tiyatro meydanını ve Opera binasını gördük.Batum’da Osmanlı’dan kalma tek eser olan Orta Camii’yi gezdik.Motif ,renk ve süslemeleriyle güzel bir mimari örnek.Kominizm döneminde Batum’da bulunan ibadethaneler kapatılmış ve arşivleri yakılmış.

Batum Çoruh Nehri’nin Doğu Anadolu’dan taşıdığı alüvyonlar üzerine kurulu ,verimli bir şehir.Yollar alabildiğince geniş ve iki yanı okaliptüs ağaçlarıyla kaplı.Gonio Kalesi; Çoruh Nehri ağzında, alüvyonlardan oluşan Roma dönemi kalesi.Oniki Havari’den olan Aziz Matthias ‘un mezarının burada olduğuna inanılıyor.Kalenin içinde camii ve hamamda yer alıyor.Çoruh Nehri üzerinde bir de Osmanlı köprüsü göze çarpıyor.Panoramik şehir turundan sonra Botanik Bahçesi’ne geldik ve eşsiz güzellikleriyle karşılaştık.Dünya’nın en büyük ikinci botanik parkı olan ve 100 yılı aşkın geçmişe sahip olan odunsu ve otsu bitkileri barındıran bu park insanın ruhunu dinlendiriyor.

Daha sonra Tiflis’e gitmek üzere yola çıktık.Tiflis’te helal et ürünleri yapılan bir restaurantta yemek yedik ve oldukça güzel bir otelde konakladık.Rahat bir uykunun ardından sabah kahvaltısından sonra panoramik şehir turuna başladık.Gürcistan’ın başkenti olan ve Kura ırmağının her iki yakasında yer alan 1,5 milyon insanın yaşadığı Tiflis , oldukça görkemli bir şehir.Kura Nehri’nde balık tutan insanlar göze çarpıyordu.Uzun tünellerden geçtik.Binaları ve şehri kutsayan azizeyi gördük.Sık sık dilenciler göze çarpıyordu.Bu bizi rahatsız etti. Daha sonra Sameba Katedralini gezdik.Bilgi aldık.Tarihi bir yapı değil,ancak Ortodoks Katedralleri arasında Dünya’da üçüncü sıradaymış yükseklik bakımından.Değişik mimariler ,Ruslardan kalma yapılar dikkatimizi çekti. Yolumuzun üstündeki pazarda satıcıların çoğu kadındı. Old Town’da (Eskişehir) Tiflis’i imar eden kral Vahtang Gorgasal’ın at üstünde heykeli ,biraz bakımsız tarihi evler, dar sokaklar, katedraller, sinagog, hamamlar, camiler göze çarpıyordu.Daha sonra tarihi bin altı yüz yıl önceye dayanan kaleye doğru yola çıktık.
Türk Mahallesi’nde iki mescidin birleştirilmesinden oluşan iki mihraplı bir Şii camiyi gezdik. İbadete açık olan camii, küçük minaresi,değerli taşlarla ve çinilerle süslü olan ön cephesi ve anıtsal bir taç kapısı bulunmaktadır. Hz. Osman zamanında çoğaltılan Mushaflardan bir nüshada bulunmaktadır.Tiflis Kalesi’ne çıktıktan sonra arkadaşların bir kısmı teleferikle indiler.Haydar Aliyev Park’nda nöbet tutan Türk Azeri polisleriyle sohbet ettik.Dar ,tarihi sokaklarda kahvehaneler, hamamlar ,gecekondu tipinde evler göze çarpıyordu. Bu hamamların Osmanlılardan kaldığı söylendi. Kısa turumuzdan sonra Azerbaycan’a doğru yola çıktık. Bir daha ki bölümde de Gence ve Bakü’den sözedecegim.
Saygılar.


Canan ÖZDEMİR Uzman Sosyolog
www.kafiye.net