HAYAL EDİN…
Dünya telaşlarının keşmekeşliği içerisinde gelin bugün bir iyilik yapın kendinize. Yolda karşılaştığınız tüm dostlarınıza tebessüm ederek selam verin. Çiseleyen kırk ikindi yağmur damlalarıyla hasbıhal edin. Çocukluğunuzda annenizin size, başınızı okşayarak anlatmış olduğu masalları hatırlamaya çalışın. Hayal aleminde bile olsa bazı şeylerin ne kadar güzel olduğunu keşfedin. Şöyle uçsuz bucaksız hayal alemine dalın. Göreceksiniz hayal kurmanın nasıl hayatın tadı olduğunu, tuzu biberi olduğunu. En fakir insanların bile hayal kurarak nice zenginliklere ulaştığına şahit olmuşuzdur. Hani; yoksul bir adam hanımı ve çocuklarıyla beraber başlamışlar hayal kurmaya. Zengin oldukları gün önce bahçeli güzel bir ev hayal etmişler. Bir çok insanın hayal ettiği gibi… ardından “baba” demişler; şöyle son model kırmızı renkli bir arabamız olsun. Hanımı demiş ki: “Ben ön koltuğa otururum, çocukları da arka koltuğa oturtup, pikniğe gideriz.” Ama dünyada hangi şey bizim isteklerimiz doğrultusunda oldu ki? Büyük çocuk atılmış “Hayır anne hayır, ön koltuğa ben oturacağım. Yıllardan beri hayal ederdim; kırmızı son model bir arabanın ön koltuğunda oturmayı, nihayet hayalim gerçekleşecek…” derken; küçük evlat “Bana ne! Bana ne!!! Ben de ön koltuğa oturmak istiyorum.” Diye tutturunca bir münakaşa, bir gürültü sormayın gitsin. Olup bitenleri seyreden baba bir müddet sonra iyice sinirlenerek öfkeyle bağırmaya başlar: “İnin arabadan hiç birinizi bindirmiyorum!” der.
İşte dostlar bazen hayallerde bile olsa, güzellikleri olduğu gibi, bu tür olayları da yaşayabiliyoruz. Ama bence siz yine de bugün bir iyilik yapın kendinize. Bir yetimin başını okşayın tebessüm eden bir yüzle. Sevin en küçüğünden en büyüğüne varana kadar herkesi. Sevin ki; Rabbiniz de sizi sevsin. Her çirkinde bir güzel olabileceğini, ölmüş olan bir köpek için iğrenenlere “Ne güzel dişleri var” diyeni düşünün. Sizi hatırlamayan dostlarınızı hatırlayın. “Sevgi” sözcüğü sadece önümüze konan belirli günlerde değil hayatın her anında dökülsün dilinizden. Sevdiklerinize sıkça sevdiğinizi ifade edin. Yüreğinizde nakış nakış pırıltılar hissedeceksiniz. Gökyüzünün ilkbaharda yağan yağmurlarla içini boşalttığı gibi, paylaşın dostlarınızla kederlerinizi içiniz rahatlasın, üzüntüleriniz azalsın. Gecelerin karanlık olması korkutmasın sizleri, dünyanın başka yerlerinin aydınlık olduğunu düşünün. Unutmayın ki: Gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar…

Selam ve dua ile…

Nail AVCI
www.kafiye.net