Sonsuzluk Hecesi

Bu kadar uzayıp gidiyordu işte,
İyileştirdiler beni en sonunda..
Acılarımı, yaralarımı aldılar’da..
Bir cımbızla çeker gibi..
Ama,
Unuttular..
Zamanın bende yansımasını, kırık bir ayna gibi.

Nasıl anlatılır’ki ?
Üç beş satıra sığan bu şiire şimdi..
İnsanlar öyle sanıyor..
Kitap okur’ken avunduğumu,
Bir çay bahçesinde yudumlar’ken çayımı..
Alıştığımı, dünyanın iyiliklerine,
Konuşulmayan,
Sessiz bırakılan üzünçlerin..
Bana yorgunluk verecek kadar,
Önemli yada önemsiz günlerin,
Geleceğime doğru akıp gitmesine umarsızca..

Nasıl anlatılır’ki.?

Bu kadar uzayıp gidiyordu işte..
Bir çift gözde kaybolup gitmenin,
Hem geçmiş,
Hem’de gelecekteki etkileri..

Kaçabilirmiydim tüm sevincimle,
Faydası olurmuydu bunun doğrularıma..
Çıkabilirmiydim an’ın içinden..
Bir nefes gibi..
Uçsuz bucaksız saklanırmıydım.?

Elime tutuşturduğum bu defteri,
Ve bu kalemi,
Bırakabilirmiydim öylece
Bir masa üstüne.

Belki’de acınacak durumdayım,
Zayıf,
Ve, hikayesi bir türlü son bulmayan.
Ama,
Zihnimdeki kaybolmalarda,
Sadece bir isim var..
Büyülü.
Ve benim,
Başımı yasladığım bir isim..
İşte , bu yüzden uzayıp gidiyordu..
Nasıl anlatılırdı bir şiirde.?

Bin yıl’da geçse..
Bu poyrazların ardından,
Her ilkbaharda iyileştiğimi sandılar,
Oysa..
Tüm yaşananlar,
Benim
Gökyüzüne saldığım
Bir
Sonsuzluk hecesi.

Necla Argüz
15 08 2014
www.kafiye.net