ADINI SEN KOY

Yazılar vardır edebidir, ödül alır. Tüm Dünyaca tanınır, bilinir ve okunur. Deneme, öykü, hikaye, roman vs. Yazılar vardır karşı tarafa bir şeyler vermek için yazılır. Mesajı alır hemen birileri. Yazılar vardır okunduğunda bir şeyler anlar okuyan. Hayatına yön verir okuduklarıyla… Öyle yazılar vardır ki okudukça okuyasınız gelir, bitmesin istersiniz hiç, alır götürür sizi bir yerlere, lezzet alırsınız okurken, gerek beyniniz gerekse bedeniniz doyar okuduğunuzda.. Elinizden düşüremediğiniz hatta yemek yerken bile sofranıza beraber oturttuğunuz kitaplarınız olmuştur mutlaka. Sonunu merak ettiğiniz romanlar… Acaba nasıl bitecek diye gecenin ilerleyen saatlerinde bile elden düşmeyen romanlar.

Hey Haaat! Tüm bunlar bizim gençlik yıllarımızda mı kaldı acaba? Yoksa ben mi öyle zannediyorum? Umarım tahminlerimde yanılıyorumdur. Şunun da unutulmaması gerektiği bilincindeyim. İnsanların hoşlanacağı türdeki, zevk alacağı kitapları okumaları gerekmektedir. Lise yıllarımda seviyemin çok üzerinde okumuş olduğum 12 ciltlik bir eser tüm okuma şevkimi alıp götürmüştü benden. Neyse gelelim az önceki tezime. Günümüz gençliği niye kitap okumaz acaba? Şimdi diyeceksiniz ki buda nerden çıktı. 15 gün önce İstanbul’da bir sınava katılan 250 lise mezunu gence sorulan “En son okuduğunuz 3 kitap ismi sayar mısınız?” sorusuna cevap verebilen gençlerin sayısı bir elin parmaklarını geçememiş. İşte o yüzden. Sizce yanılıyor muyum acaba?

Yazımın başında belirttiğim gibi gelin bu yazının hangi mahiyette olduğuna siz karar verin ve adınızı siz koyun. Karşı tarafa bir şey verebilen mi yoksa karşı taraftan bir şey alan mı? Ama unutmayalım ki Peyami SAFA’ nın dediği gibi “Fikir sahibi olmaya, mal sahibi olmaktan daha fazla değer verdiğimiz gün hakiki zenginliğin sırrını bulacağız.”

Selam Sevgi ve Dua ile…

Nail AVCI
gönülden gönüle / Biga Zirve Gazetesi
www.kafiye.net