Paranoyak Olmasın ‘Sevgi’

Sevgi, hepimizin içini ısıtan sıcacık bir duygu ve insan olmanın temel gerekliliklerinden biridir. Yaşamak için bize gerekli. Sevgi olmadan yaşamanın da hiçbir anlamı olmuyor. Ayrıca ekmek, su, aş gibi ihtiyaçlarımızı karşılarken ödediğimiz maddi bir bedel gibi bir bedeli de yok. Temel ihtiyacımız olan bu duyguyu para pul ile satın almak istesek bile zenginliğimiz işe yaramaz hatta engel bile olabiliyor. İçten gelmiyorsa sevginin önemi de yoktur. Değersizdir. Anlamsızdır. Sevgi, korumaya değecek olan tek duygudur. Değerimizi, değerini artıralım sevgi ile.
Dünyamızı güzelleştirmek istiyorsak sevelim. Birbirimizi sevelim. Doğayı sevelim. Ağaçları sevelim, insanları, kuşları sevelim, kısacası sevelim. Sevelim ki güzellik getirsin sevgi dünyamıza paylaşalım sevgimizi yayalım tüm evrene, gökyüzündeki yıldızlara kadar ulaştıralım sevgimizi… Sevmenin ve sevginin bize verdiği en önemli sonuçta tabiî ki mutluluk olacaktır.

Paranın geçmediği yer olacaktır. Gönül dostluğu, yaşama sevinci, mutluluk, bilgi ve enerji akımının yayılmasına sebep olacaktır. Bunu sadece sevgi yapıyor.

Karşılıksız olmalı sevgi, ilk kuralıdır. Karşılıksız sevmek. Karşılık beklemeden sevmeyi öğrenmek gerekir. Soyut sevgiyi somuta dönüştürebilmek için kendimizi sevmekle başlamalıyız. Kendimizi severken, kendimize olan güvenimizi kuvvetleştirmiş, dünyayı gözümüz ile değil yüreğimiz ile bakmayı başarmış olarak karşılıksız sevmeyi kendimizde deneyerek öğrenmiş oluruz. İnsan karşılık beklemek için mi sever? İnsan Niçin sever? Karşılıklı sevgisin de insanoğlu çok dikkatli olması gerekiyor. Dozunu ayarlayamazsak karşılıklı sevgi panzehiri olup, bizi ve karşılık bekleyenleri zehirler. Paranoyak hale getirmemek için uğraşmalıyız.

Yıllardır bir çocuğumuz mu olmadı? 5–10 yıl gibi yıllar sonra çocuğumuz mu oldu? Çocuk özlemin nedir? Bütün beklentilerini, hayallerini, geleceğini, bu çocuk üzerine yoğunlaştıracaksın. Bu çocuk özlemi ve sevgisi seni senden koparacak aileni parçalayacak mı? Çocuk özlemin bu muydu? Yıllardır beklediğin çocuk sevgisini, yılların intikamını, çocuğuna beslediğin sevgiyi çocuk büyüyünce karşılık bekleyerek mi alacaksın. Özlem mi bu? İstiyorsun ki sen; senin söylediğin her şeyi onaylasın, her şey senin kontrolün de olsun. Unutma; o bir bebek, o bir canlı, o bir insan, kendisine ait bir duyguları, kendisine ait bir dünyası olacak, kendisine ait yaratıcısı tarafında belirlenmiş bir zamanı ve kaderi olacak. Hatta lezzetleriniz bile aynı olmayacak. Senin meyve olarak çok sevdiğin kirazı o belki de hiç sevmeyecek. O hep elmanın tadını tercih edecek. Elmayı seviyor olması annesi olarak seni sevmiyor anlamında mı?

Kabul etmek gerek farklı lezzetleri, farklı duyguları, farklı umutları, farklı hayalleri, farklı rüyaları, farklı sevgileri, farklı kaderi, farklı kişilikleri çocuğumuzda olsa kabul etmek gerek. Sevgi ile ilgili ne varsa hiçbirinin dozunu kaçırmamak, çok iyi ayarlamak gerekiyor. Sevgiyi karşılık beklentisi içinde olmadan, dozunu aşmada eşlerimiz, ailemiz, komşularımız, arkadaşlarımız dostlarımız arasında paylaştırabilmeli tek bir sevgi üzerinde saplanıp kalmamalı, alışverişteymişiz gibi pazarlık halinde olmamalı.

Her sevgi kendi çapında ve kendi özgürlüğünde kendi tadında olmalı. Kısacası sevgide bizim gibi rahat hareket etmeli özgür olmalı. Ruhunu, özgürlüğünü, geleceğini, zamanını zindanlaştırmadan, sevmeliyiz. Sen ve sevgin rahat, doğal, sıcacık olmalı. Tıpkı birine küçük bir yardım yaptığında karşılığını beklemediğin iyiliklerin gibi görmelisin. Verdiğin her sevgiyi. Seni şımartmamalı, aşırı ilgi beklentiler haline sokmamalı ve beklentilerin olmamalı.

Dostluk kurduğun arkadaşlıklarında da sevgin dostluk sevgisi üzerinde olmalı, çizgisini aşmamalı, hayranlıklara dönmemeli, sıkmamalı karşısındaki insanı, Ona en kötü gününde destek oldun diye; Seni her gün:
—Aman efendim. Yaman efendim. Sen olmasaydın ben ne yaparım?
Bu şekilde de olmamalı sohbetlerin, köle ve efendi ilişkisine sokmadan başarmalıyız. Dostluktaki sevgiyi karşındaki kadın yada erkek çok rahat, çok doğal ve çok hareketli diye, anlık günahlarınız için ona aşk mektupları gibi sözcükler mi kullanmak zorundasınız. Günahlarınıza ortak mı arıyorsunuz. Paranoyak olmamalı dostluk sevgisi de, iş arkadaşlığı da, mahalle arkadaşlığı da…
—Akıl mı verdiniz, yol mu gösterdiniz, kavgalarında ona destek mi oldunuz, hayır hayır hiçbirini yapmadığınız halde, nedir beklentiler…

Gündüz sohbetiniz onunla geçiyor diye senin fikrine ve duygularına göre hareket edecek, senin kendisini seni sevdiği gibi sevmesini mi bekleyeceksin? Demokratik yönetimi şeklinde olsun. Dostluk, komşuluk, arkadaşlık.
Her şey olduğu gibi sevgide bir parçacık mantık olmalı.

Öğretmenin seni diğer öğrencilerden bir parça fazla seviyor ve sen onun bu sevgisini tutup diğer öğrencilerden farklılık ve ayrıcalık mı istiyorsun. Ayrıcalığını sınavlarda, notlarda mı bekleyeceksin. Onun sevgini sana karşılık olarak notlar la mı dönmesini bekliyorsun.

Dinsel açıdan baktığımızda da sevgiyi; Yüce yaratıcımız olan Rabbim, insanları birbirine bağlama çaresiz anımızda kendisine bağlanmamız konusunda her şeyden daha güçlü olan sevgi zincirini yaratmıştır. Bu zincir olmasa dünyanın hiçbir anlamı ve yorumu yoktur. Dünyayı yaşanacak hale getiren ve sürekliliğini daim kılan sevgidir. Yeryüzünde yaratılan tüm insanların Sultanların, kraliçelerin; çöpçülerin; kuşların, balıkların, kelebeklerin martıların gökyüzünün evrenin ve okyanusların hepsi ama hepsi bu zincir dâhilinde; yaşamak ve yaşam için ayakta kalabilme ihtiyacımız gönüllerimizdeki bulunan bir damlacık sevgidir.

Modern çağ dediğimiz şuan da; fenalıkların, fesatlıkların, acımasızlıkların, çirkinliklerin, rekabetlerin, hırsın… Kirlenmiş duygularımızın içinden bir parçacık da olsa temiz kalmayı başarabilen bir tek duygu varsa o da sevgi.
. Karşılıksız sevgide ilk kural kendimizi sevmekti.

İlk kural karşılıksız sevgi idi. Karşılıksız sevgiyi pekiştirmek içinde. Doğaya yönelmek gerekiyor. Çok sevdiğiniz papatyanız, çok sevdiğiniz kuşunuz, çok sevdiğiniz balıklarınız, çok sevdiğiniz köpeğiniz, çok sevdiğiniz kediniz olmalı. Çok karşılıksız sevmek ve yoğun sevginizi bir parça dağıtmak için soyut sevginiz de olmalı,
Gökyüzüne bakıp yıldızları seyretmek, güneşin batışını ve doğuşunu seyretmek, dağlardan yamaçları ovaları izlemek, deniz kenarında oturup uçsuz bucaksız denizin gökyüzü ile birleşmesini izlemek kumsal da yürümek. Hayallerinizi genişletir ve sizin özgürlüğünüzü, hoş görünüzü artırır.

Bunlar iletişim kurduğumuz insanların üzerindeki aşırı sevginin dozunu azaltmaya ve normale döndürmek için en iyi yöntemler. İnanın bana…
Mesela Ben papatyaları çok seviyorum. Saygılarımla.

Size kendi yazdığım Sen Seveceksin şiiriyle baş başa bırakarak haftaya görüşmek üzere hoşacakalın diyor. Yüreğiniz sevgi ile zihiniz şükran dolu olsun. Görüşmek üzere.

Sen Seveceksin!

Sen seveceksin, sevmeyi bilmese bile!
Ayşe, Fatma, sen seveceksin!
Kıymet bilmese bile sevilen,
Ali, Ahmet sen seveceksin!

Gündüzünü geceye çevirse bile!
Ali, Ayşe sen Seveceksin!
Korkuların bile sevgi olacak,
Gözyaşların durmadan süzülse bile,
Mehmet, Sema, sen seveceksin!

Öyle bir seveceksin ki,
Seni sevmeyen düşmanların bile,
Senin gibi sevmek isteyecek seni!
Neşe, Mustafa sen seveceksin!
Kıskançlık fesatlık fokurdasa da,
Buhar olup gidecek günlerin hatırına,
Sen seveceksin!

Günü zehir eden insanlara inat,
Mühürlenmiş o kalplerine inat,
Veli, Selim sen seveceksin!

Gülsüm Hicran Çaçur
www.kafiye.net