Alıp Başını Gitmek

03.09.2007

Geçen gün, hukuk tahsili yapmış bir arkadaşımla konuşuyorduk. Dikkat ederseniz avukat demiyorum çünkü insanların ne okudukları okul ne mevkileri değil, içlerinde barındırdıkları kişilikleri önemlidir kuşkusuz.

Bu dost da öyle duygusal bir insan değil. Çoğu kimseye göre mantıklı, mert, otoriter bir insan. Ben bir kadınım ama kadınımsı cilvelerim yok. Makyaj yapmak, dış görünüş benim kişiliğimi yansıtmamalı. Kişiler beni kabul ediyorlarsa bu halimle kabul edebilir ya da etmeyebilirler diye düşünen içi dışı bir cana yakın bir insan.

Bütün bu açıklamaları neden yapıyorum? Bana dedi ki, “sana bir şey soracağım.”  “tabi” dedim. Dedi ki “ bunca yıldır evlisin, çocukların var, bir işin var. Bazı hobilerin, uğraşların var. Peki ne olur bana söyle her şeyi bırakıp gitme isteği oldu mu sende? Buralardan nasılsa bir gün gideceğim dedin mi?

Kendini yabancı gibi hissettiğin oldu mu? Doğduğun şehre, yaşadığın şehre ait hissetmediğin zamanlar oldu mu?”

Sorması ne kadar kolay bir soru. Bir an durdum. Hiç düşündüm mü dedim sesli düşünerek?

Düşündüğüm olmadı yani her şeyimi bir şehirde bırakarak bilemediğim bir şehre, bir ülkeye gitme isteği duymadım. Belki yıldırım hızıyla gelip geçmiştir. Ciddi ciddi oturup böyle bir şey düşünmedim. Bir yakınımın da dediği gibi “kafam da benle geleceği için değişen bir şey olmayacaktır.”

Tut ki, bir gün gittin. Bir süre sonra sıkıldığın işini bile arayacaksındır.(Tabi bir işin varsa) Çocukların gözünde tütecekler. Kızdığın, öfkelendiğin insanlar uzakta olunca belki hoş bile görünecektir gözüne. İnsanlar birbirine benzemez. Birinin kötü diye nitelendirdiğin yanları diğerinin iyi huyları ile çarpışacaktır. Bu hep böyledir ve dengeyi hiçbir zaman tam da istediğin gibi tutturamazsın. Hani derler ya “üzüm gözlü olur sonra” işte aynen öyle.

Dostlarını, arkadaşlarını aramak ihtiyacı hissedeceksin. O beğenmediğin çöp kokan sokağın ama senin olduğu için özleyeceksin.

Bir hasret ateşi düşecek bir zaman sonra yüreğine. Yüreğin cız edecek. Her şey ta başta senin isteğin gibi olsaydı arkada bırakacağın şeylerde olmayacaktı.

En mutlu anların da bile için acıyacaktır. Geçmiş, gelecekle, gelecek şimdi ile hep bir çatışma içine girecektir. Sonra bir gün doğruların, yanlışların, kimliğin hiç ummadığın bir yerden darbe alınca neye uğradığına şaşıracaksındır.

Aslında çoğu kimse bir anlık da olsa her şeyi bırakıp gitmeyi düşünmüştür. En azından hayatlarında bir kere… Yine bu durumu insan bir nebze algılayabiliyor da asıl insanı bitiren, her an bir yere gidecekmiş gibi memleketine yabancı olmak, doğduğun şehre ait hissedememek, hadi buyurun başka bir ülkede ya da şehirde yaşa dense orada da yaşama isteğinin olmaması epeyce hüzünlü bir tablo. Salt tablo olsa ne ala. Başlı başına insanın kendi iç kaosu.

Hayat sana bir sürpriz yapıp ta aradığın huzuru başka bir yerde bulma ihtimali de var tabi ki ama sadece bir ihtimal, dedim ve güldük acı bir tebessümle.

Arkadaşım, yüzüme baktı.- Biliyor musun? Ben sanki burası bana ait değilmiş gibi hissediyorum. Oysa burada ailem, iyi bir işim, dostlarım var ama yine de bir gün bir yerlere gidecekmişim gibi bir his var içimde. Tek
bildiğim mezarımın nerede olduğu, nereye gömüleceğim.

O an gözlerimiz doldu. İkimiz de sustuk birbirimize baktık. Derin düşününce zaten senin olduğunu düşündüğün her şey, asıl yerine gidince bitiveriyor. Geriye bıraktığın güzel anılar kalıyor o da anmaya değer birileri geride kalırsa..

 

Ne İçindeyim Zamanın

Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmış akışında,

Bir garip rüya rengiyle
Uyumuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükûtu öğüten
Uçsuz, bucaksız değirmen;
Içim muradıma ermiş
Abasız, postsuz bir derviş;

Koku bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim

Ahmet Hamdi Tanpınar

Belgin Turan Satıcı
www.kafiye.net