Kendimizi nerede unuttuk?

Kendimizi nerede unuttuk? Hangi köşe başında, hangi isli sokak lambasında, hangi deniz kıyısında? Anne olduk, eş olduk, evlat olduk… Kendimizi nerde unuttuk? Hangi kuşun kanadında, hangi dağın karında, hangi çiçeğin narin dalında, nerede unuttuk… Nerede kaybolduk?

Önce doğduk ağlayarak, farkında bile olmadan
sevinç kaynağı olduk ailemize, dünyaya gelişimizle. Sonra attığımız minik
gülücüklerle, verdiğimiz bir buseyle, belki de çıkardığımız ilk dişle ya da
attığımız ilk adımla, düşsek bile neşe verdik çevremizdekilere. Yoksa kendimizi
o düştüğümüz yerde mi unuttuk? Çocuk gülüşlerimizin tınısında mı kaybolduk,
yoksa minik yumuk ellerin parmak uçları sıcaklığında mı?

Okula başladık, hem de kıpır kıpır, cıvıl cıvıl,
kalplerimizdeki deprem şiddetindeki heyecanlarla. Arkadaş olmayı, paylaşmayı,
karşılıksız sevmeyi öğrendik. İlk küskünlüğümüzü yaşadık sudan bir sebeple, ilk
kez utandık, yanaklarımız kızardı battık yerin dibine, bazan da küçük dağları
yıktık öfkemizden. Hep yanımızda olan öğretmenlerimizin yürekleri sevgi
doluydu. Kalplerinin sıcaklığı ısıttı üşüyen heyecanlarımızı, şefkatleri
kucakladı dinmeyen öfkelerimizi. Yoksa biz öğretmenlerimizin sevgiyle ışıldayan
gözlerinde mi kaybolduk? Kendimizi nerede unuttuk?

Büyüdük sonra, büyümeyi ne kadar isterken ama bir
gün hiç beklemediğimiz bir anda bir de baktık ki, büyümüştük… İlk aşklar için
ağladık, harap ettik kendimizi, gözyaşı döktük günlerce… İlk acıları yaşadık,
hatta dünyanın yıkıldığını sandık. İlk dostlarımızı kaybettik hem de nedensiz
sebeplerden. Gerçek dostlarla tanıştık sonra bir gün, tesadüfen… Kendimizi
tanımaya yeni başlıyorduk oysa.. Her tecrübesizlik bir ders oluyordu bize ve
adım adım öğreniyorduk hayatı. Bazan gözyaşı oldu hayal kırıklıklarımız aktı
yanaklarımızdan usul usul, bazan hüzün oldu döktük satırlara gamlı gamlı, şiir
oldu. Bazan da beklenmedik sevinçler yaşadık, hayatı o beklenmedik sürprizlerin
gözünden uçuk pembeye boyadık. Yoksa o pembeliklerde mi yitip gittik biz?
Kendimizi nerede kaybettik? Sonra eş olduk. Bir evi paylaştık sevdiğimizle.
Sorumluluklar aldık, hayatı iki kişi taşımaya çabaladık. Kimimiz başardı
kimimiz yenildi. Bazan en büyük sevinç pırıltılarıyla umutlandık, bazan bir
şarkıyla hüzünlendik, bazan da yok yere ağladık ama yaşadık. Gün geldi anne
olduk, baba olduk. En kutsal vazifeye seçilmenin heyecanıyla, isteklerimizi
belki ideallerimizi erteledik. Kendimizden ödünler verdik yetmedi, canımızı
bile feda etmek istedik. Çünkü çocuğumuzdu önde gelen. Çünkü biz ebeveyndik
artık. Doğal olarak düşlerimiz de onundu. Hayallerimizi öyle doldurdu ki tıka
basa, biz o hayallerde mi kaybolduk yoksa?

Kıvırcık saçlarından yaşadık baharı çocuğumuzun,
yaz gülüşleriyle ısındık sonbaharda onun. Masallar anlattık en pembesinden, belki
de onu da hayat hakkında kandırdık, bilerek ya da bilmeden. Biz yoksa o
masallarda mı kaybolduk…

Kendimizi nerede unuttuk?

Kendimizi nerede unuttuk
Bir kül kedisi masalında mı
Bir ay çekirdeğinin sarısında mı
Bir bahar akşamı rüzgarında mı

Yoksa dalgaların usulca sokulduğu


Hüzünlü bir sahil kıyısında mı
Hangi bilinmeyen düşte yitip gittik biz
Hangi sahipsiz limanda demir attık
Hangi şarkının notasına mahkum kaldık
Hangi sancılı söze esir olduk
Kendimizi nerede unuttuk?
Hangi mavi yüreğe tutulduk
Hangi sıcak gülüşe teslim olduk
Hangi dostun omzunda ağladık
Hangi öfke için dünyayı yıktık
Biz nerde kaybolduk?

Kendimizi nerede unuttuk?

15.05.2010
Gülşen EKER
www.kafiye.net