KOKULU MEKTUPLARLA BAYRAM
Küçükler için komik, büyükler için ciddi ve anlamlı, yurt dışındaki tanıdıklarımız için memleketimizin resimlerini içeren tebrik kartlarını hazırladınız mı bu bayram? Kart yerine, gösterişli bir mektup yazıp içine bir de kurutulmuş bir gül koyduysanız pek âlâ. “Sevgili (teyze, amca, dayı, babaanne), nasılsınız, iyi misiniz? Bizlere sorarsan biz çok iyiyiz” diye başlayan, edebi olarak hataları olsa da içten gele gele ilk ağızdan çıkarak yazdığımız o mektuplar, o kartlar yok mu? Büyük bir heyecan ve merakla okuyup kimi zaman hasretle hüzünlenip, lakin sağlık haberini alınca mutlu olduğumuz o mektuplar, o kartlar yok mu? Yoksa siz de mi bayramların heyecanını telefon ve internete kaptıranlardansınız?
Hatırlar mısınız ki:
Postacıların yolunu gözlemeyi ne kadar çok severdik hâlbuki. Acaba bize de bir iki satır yazan oldu mu diye meraklanırdık. Postacıyı karşıdan görsek eve gelmesini beklemeden koşarak yanına gider; “Bana da var mı mektup?.” diye sorardık. Eğer varsa koşa koşa evin yolunu tutar öyle bir sevinçle, heyecanla o zarfı açıp, büyük bir merakla başlardık okumaya ki… Elimizde zarfla akşam eve gelen babamızın, eşimizin dizi dibinde oturup ona da okumak isterdik tekrar takrar. Ne büyük keyifti; uzaklardan gelen mektupla, kartla tanıdıklarımızın kokusunu, sesini hissederdik satırlarda. Hele ki o satırlar bayram tebriki ise, değmeyin neşemize. “Bu bayram da unutulmadık” der sevinçten uçardık. Bayramdan bir iki gün öncesine veya bayram gününe denk gelsin diye bir hafta on gün önceden yazılıp postalanırdı zarflar. Bayram hazırlıklarının içinde en önemli yeri tutardı sevdiklerimize tebrik kartları, kutlama mektupları yazıp yollamak.
Uzaklardan hatırlanmanın mutluluğunu yaşadıktan sonra, yanı başımızdaki sevdiklerimizle birlikte olurduk bayramlarda. Evin beyleri bayram namazına gider, hanımlar, çocuklar kahvaltıyı hazırlarlardı o esnada. Namaz dönüşü ev halkı, birbirinin bayramını kutladıktan sonra en neşeli kahvaltı sofrasında bir araya gelir, ziyarete gidilecek eş, dost, akrabalar konuşulurdu. Akşamdan bayramlıklarını koynuna alıp uyuyan çocuklar, kahvaltının bitmesini beklemeden büyük bir sabırsızlıkla bayramlıklarını giyer sevinç çığlıkları ile büyüklerinden alacağı, şekeri, çikolatayı, lokumu ve bazen de bayram harçlığını düşünmeye başlardı. Tabiî ki onlar şanslı çocuklardı. Maddi gücü el vermeyip eşine çoluk çocuğuna bayramlık alamayan anne, baba gizli hüzünlerini yaşarken, o çocukların sevinci dışarıdan gelen eski veya yeni bayramlıkların giyilmesiyle başlardı. Hiç “bayramlık nedir?” bilmeyenler de olurdu bazen. İşte onlar bayramlarda en çok sevilen, okşanan başlar olurdu. Zengin fakir herkes birbirine ziyarete gider; orada küsler barışır, uzun süre birbirini göremeyenler hasret giderir, büyüklerin gönlü alınır, hal hatır sorulurdu. Büyük bir keyifle bir araya gelmenin lezzeti yaşanırdı.
Tüm bunları, geçmişte kalan bir bayram olarak anlattım sizlere. Çünkü herkesin hayıflandığı, “ah nerde o eski bayramlar” dediği şu dönemde, günümüz bayramlarını anlatmaktan hüzün duyarım. Büyüklere sorarsanız bayramın tadı tuzu yoktur artık. Çocuklara bakarsanız; geçmiş ile günümüzdeki bayramları karşılatırın diye sorarlar biz büyüklere. Günümüzdeki bayramlar maalesef ki işe ve okula mola vermek anlamını kazanmıştır. Gerçek anlamını, değerini yitirmiş, sadece gezmek için tatil olarak düşünülmektedir. Zira artık bayram demek, tatil demektir. Tatil demek, gezmek, eğlenmek, dinlenmek, kabuğuna çekilmek veya seyahatlerle uzaklarda çalgılı türkülü vakit geçirmektir. Eş, dost, akraba telefonla aranır, onlara mail atılır kısadan bayram kutlama vazifesi yerine getirilir. Bayram kutlama vazifesi diyorum, evet. “Ayıp olmasın” diye, “bi bayramımızı bile kutlamadı” demesinler diye kestirmeden o sorumluluğumuzu üzerimizden atar tatil yapar olduk. Memleketimizin kıyısında köşesinde öyle insanlarımız da var ki, hala o eski bayramları coşkuyla yaşayabiliyor. Lakin pek az insanımız o tadı yakalamış ve sürdürüyor. O tadı tamamen kaybetmeden, bildiğimiz ama uygulamadığımız bayram geleneklerimizi sürdürmek yine bizim elimizde. Teknolojiden sonuna kadar faydalanalım güzel. Bir de yanına kokulu bir mektup iliştirip, samimi ziyaretlerde bulunmak, çocukları birkaç hediye ile sevindirmek çok mu zor ki; “ah nerde o eski bayramlar” diye diye hayıflanarak oturuyoruz.
Gelin, bu bayramda, özlemini duyduğumuz o eski tadı yeniden yakalamak için çocukluğumuzdaki bayramları hatırlayalım. Bayram geleneklerimize yeniden canlandırmak, neşelendirmek, yenilikler katmak bizim elimizde. Hayıflanmak yerine, geleneklerimize sahip çıkalım. Elvin

07.10.2007
Elvan USUL
ww.kafiye.net