BOŞ BARDAK

Bazen hayat sizin beklentilerinizin dışında gelişiyor. Hep yapmış olduğunuz iyilikleri ister istemez siz de hep karşılığını iyilikle bekliyorsunuz. Ama insanların dünyaya bakış pencereleri, amaçları düşünceleri farklı olunca, sizin iyilik ve güzellik olarak sunduğunuzu karşı taraf tam tersini alıp ve size tam tersini verebiliyor. Öyle çıkmaz ilişkiler yaşıyorsunuz ki; terk edip gitseniz bile bu sorun hep yaşamınızda ve zihiniz de kalıyor. Bu yüzden terk edip gitmeyi bile korkuyorsunuz.

Bende çalışma hayatımda mesai arkadaşlarımla bu tür sorunları çok yaşadım. Hala da yaşıyorum. Ama şu bir gerçek ki; karanlığın en çok olduğu zaman güneşin doğmasının yakınlaştığı zamandır. Bende tam bu karanlıkların içinde boğulup kalmıştım. Terk edip gidemiyordum bile büyük bir çıkmazdaydım. Kendimi ispatlamaya çalışınca hep batan ve kaybeden ben oluyordum. Artık olayları ve yaşadıklarımı bir türlü çözemiyordum.

İşyerin de çok sorun yaşadığım bir gün idi. Öylesine bir kitap okuyordum. Kitapta, profesör öğrencilerine boş bir bardağı kaç gün taşıyabileceğini soruyordu. (Sadece boş bir bardaktı sorduğu) Boş bir bardağı sadece bir saat bile taşımanın insanın vücuduna kaslarına bedenine ve ruhuna verdiği zararı okunca şaşırdım. Ki ben bu bardağı yaklaşık 4 yıldan fazla taşıdığımı fark ettim. Gerçekten artık bedenim tepki vermeye başlamıştı dayanılmaz kulak ağrısı ve boyun ağrısı beni çıldırtıyordu. Gitmediğim profesör ve uzman dr kalmamıştı. Fizik tedavi bütün çözüm yollarını denedim, her geçen gün ağrılarım daha da dayanılmaz hale geliyordu. Bu bardağı elimden nasıl bırakabileceğim düşündüm. 6 yıl önce bıraktığım Açık öğretim okulumu yeniden devam etmekti. Ben olumsuzluklarla boğuşurken okumayla ilgili bir hayalimi yok etmiştim. Okulumun bana fayda ve yarar sağlamadığımı düşünerek Okulumu bırakmıştım. İlk bıraktığım yıllar da tekrar okulumu başlayacağım hayal bile değildi. Yani.

İş yerimde yaşamış olduğum sıkıntılardan kurtulmak, dedikodulardan uzaklaşmak ve santralı ile evrak kayıtları baktığım için masamın başında sıkılmadan oturmak oyalanmak, boş otururken soru çözmekti. Olursa olsun, olmazsa da denedim olmadı demekti.

İlk önce sorun yaşadığım tüm insanları afettim. Affetmek özgürleştirmek ve zihinde yer açmak ise bende beni kıran tüm insanları affettim. Özgürleştirdim kendimi zihnimi ve zihnim de tutsak ettiğim insanları hepsini serbest bıraktım. Özgürleşen onlar değil benmişim meğer ZİHİNDE KOSKOCAMAN BÜYÜK BİR YER AÇTIM. İnsan motive olmak isterse hayatta her zaman bir şeyler buluyor. Taşıdığım bardağı bırakmanın yolunu bulmuştum. Yolunu bulduğum an bıraktım bardağı elimden.

Ben ilk önce sınavı zihnimde başardım, sonra hayallimde daha sonrada da emek vererek başardım. Bu dönemi kafamda kabataslak planını çizdim. sınava hazırlık dönemini nasıl geçtirecektim. Diğer dışarıdan bitiren arkadaşlarım kadar çalışabilmen mümkün olur muydu? Mesela kaç saat çalışabilir, kaç soru çözebilirdim. Okuduğumu anlayabilir miydim? İş yerinde odamız çok kalabalıktı 4 masa vardı ve ayrıca bir dört kişide sandalyede oturuyordu. Tabii ki zor bir süreçti ve Herkes kadar vaktim yoktu; ama benim sıkıntılardan uzaklaşmam kendimi toparlamam boş vakit geçirmemem gerekti. Bu yüzden evrak kayıt olmadığında ve telefonlarımı cevap verdikten hemen sonra ders notlarımı bakıyor çalışıyordum ve çalıştım da; yeri geldi. Tüm sevdiğim arkadaş toplantılarımdan uzaklaştım. Dersleri mi bu tür faaliyetlerden daha çok zaman ayırarak çalışacak kadar vakit ayırabildim.

Hayatta hiçbir başarı çalışılmadan elde edilmez ki zaten. Boşa vakit de geçirmiyordum. Çok yorulduğum doğruydu; ama bu tempoyu sadece bir yıl boyunca bu tempoda gitmeye gücüm yeterdi, hep bunu düşündüm ve yorulduğumda “sadece bir yıllık zor dönem, bunu aşabilirsin” derdim. Ertesi yıla kalırsa zorlanırım aynı sıkıntıları yaşarım diye sıktım kendimi zorladım. Her gün şu kadar soru çözeceğim diye bir sınırımda yoktu, eğer o gün vücudum çalışacak kadar dinçse çalışıyordum; değilse çalışmıyordum. Bir gün olurdu 1 soru bile çözemiyordum, bir başka gün olurdu sadece 20 soru çözerek günümü bitiriyordum. Sadece soru çözerek vakit geçirmiyordum. Akşamları ders kitaplarından konuları çalışıyordum. Alt bilgi olmazsa olmuyordu. Alt bilgi olmayınca hem moral sıfır hem de motivasyon azalıyordu. daha çok konu çalışmaya ayırıyordum vaktimi. İlk sınavlardan aldığın puanları görünce şok olmuştum. Süper puanlardı, demek ki daha iyisini yapabiliyordum. Hayatta her (genç ya da emeklisi gelmiş ya da emekli olmuş) öğrenci istediği takdirde tüm okulları rahatça kazanabilecek okuyabilecek ve bitirebilecek donanıma sahiptir. Yüce rabbim bunu zaten biz dünyaya gelmeden önce bilinç denilen özellikle bize yüklemiş. Bunun için yapılması gereken tek şey büyük başarı örnekleri sergilemiş tüm insanların, öğretmenlerin, bilim adamların da söylediği gibi çalışmak.

Bazen yaşadığımız olumsuz duygular, heyecanlar, sıkıntılar. Çalışma isteğimizi köreltebiliyor hatta isteksiz hale getire biliyor. Ve çalışmak için kendimizi ikna edemeyebiliriz. Böyle bir durumda şunu düşündüm: yaşadığınız her ne tür sıkıntı olursa olsun ya da mutluluk olursa olsun, hepsi geçici geldi. Ve geçti. Sıkıntıları sorunları unutmak için en basit çözüm yolu başka şeye odaklanmak ve inanmak inançla kimsenin başaramayacağı hiçbir şey kalmıyor. Kim hem sevdiği hem de elde etmeye fırsat bulduğu bir şeyi elde etmekten kendini uzak tutabilir? Bence bitireceğiniz okulun bölümü seçerken biraz da kişilimize uygun olan bölümleri doğru seçmeye bağlıdır. Ama hangi bölümü seçerseniz seçin, alan ne olursa olsun başarı için vazgeçilmemesi gereken tek şey çok çalışmaktır.

Hiçbir başarı ve mutluluk emek vermeden çalışmadan kazanılmıyor. Kazanılsa bile kaybetmesi çok kolay oluyor. Başarının insana uzaklığı çalışmak ve çalışmamak arasındaki TERCİH kadardır. Kendinizi çalışmaya ikna edebilirsek başarılı olunabilir. Ve ben başardım. Okulumu da bitirdim (hatta onur belgesi bile aldım.) Elimde yıllardır taşıdığım boş bardağı da bıraktım. Eskiden gün aşırı çektiğim ağrılarımdan da kurtuldum her gece hastanenin acil servisine gidip ağrı kesici iğne yemekten de kurtuldum. İsterseniz sizde bu yazıyı okuduktan sonra taşıdığınız boş bardağı fark edip elinizde ki tutuğunuz bardağı bırakıp hayata daha sağlıklı ve huzurlu güvenli bir şekilde devam edebilirsiniz. Yüreğiniz hep sevgiyle, Zihninizde şükranla dolu dolu olsun. sonsuz saygılarımla..

GÜLSÜM HİCRAN ÇAÇUR
www.kafiye.net