Gülsün Annem

bebek yapardı
annem bezden iskeleti dut ağacı
dökülürdü dutlar yere tek tek
biçimli beyaz uzundu parmakları annemin
mesleğiydi bizi sebepsizce sevmek

masallar anlatırdı annem
sözleri taşardı zifiri gecelerden
ağzında dudu kuşları yuva yapardı
ve ben yırtıklı pırtıklı
giysiler giymek istemezdim oyun oynarken

şekerden pembe pabuçlarım
bayram sevinçlerim kısacık saçlarım vardı
kazak örmeden önce annem yumağa şefkatini sarardı
bahar yağmurları o çağda kırk ikindi sürerdi

portatif radyoda alaturka besteler
bahçemizde ak gül soframızda reçel
gülümserdi annem her sabah işe giderken
an geldi ılık nisan günlerine yetişemedi 
kopardı nazik bedenini esrarlı bir el

acısını hayattan çalmış
tarhana kokardı elleri annemin
küçücük yüreğimden süzülüp
düşlerime yağar oldu bir anda
yanı başımdaydı oysa demin

toprağın hatrı atalar yadigarı
teneke saksılara yeşil biber ekerdi
kulaklarında orta asya
bozkırlarının nal sesi
yosun gözlü annem etrafına
yemyeşil fidelerce bakardı

bir gece düşümde gördüm onu
sıkça ağaçlı bir koruda elimden tutup gezdirdi beni
seması başkaydı memleketinin ufku bambaşka 
anlattı usul usul içinden geçenleri
aradım da bulamadım minicik adımlarını
yanımda sonra

sızıydı haldi son günleri
sonsuzu gösterdi kalemden parmakları
yürüdü gitti benim annem ercesine
derdin tasan orda kalır

korkma kızım düş peşime dercesine…

Hatice Eğilmez Kaya
www.kafiye.net