Sevgiliye Mektup

Merhaba Papatyam…
Bugün, sevgi çemberi yapraklarından seviyor çıkmamızın gündönümü…
Sanki çok uzun yıllar geçmiş gibi… Oysa henüz ne kadar oldu ki… Zaman içinde yaşanan zaman genişlemesinin şahidi olduk inanılmazları yaşarken… Yüreğimizde, gözlerimizde, Sözlerimizde yaşadık, imkansızlıkların olağanüstü güzelliğinin bizdeki olağan yansımalarını…

Karanlık şehrin gizemli sokaklarında dolaşıyorken, sen ay oldun gecelerime… Elinde bir buket hüzün çiçeğiyle; aşk bahçemin gülleri arasından el salladığında, yüreğimiz güz mevsimi sarhoşluğundaydı…
Ay ışığı doluydu kadehlerimiz… Ay yüzünle aydınlanıyordu gecelerimiz…
İmkansızlıklar içinde tılsımlı mısralarımızla yüreklerimize dokunurken, aşka dönen yürek teslimiyetlerimizle; sonsuzluğun sevda rüzgarlarında biz olduk, bir olduk adım adım aşkın sonsuzluğunda… Hayatımıza anlam olduk en temiz, en duru sevgilerimizle… Aşk ateşinin gizemli yangınlarında yandık için için… Her yanışta birbirimize sarıldık acımıza teselli… Sadece yüreklerimiz duydu feryatlarımızı… Ve her acıda yüreğimize akıttık gözyaşlarımızı… Çırpındıkça yüreğim sen oldum; çırpındıkça yüreğin, ben oldun senli yüreğimde… Bana en sevgili oldun, canımda can oldun canından parça sevdanla… Biz çok sevdik yürek sesimizi… Biz çok sevdik birbirimizi… Biz acıyı da sevdik aşktan bir parçadır diyerek… Hasreti de sevdik, hasret kapıları vuslata açılır diyerek…

Gün oldu dayanılmaz hasret yangınlarımızı gözyaşlarımızla söndürdük…
Gün oldu kanımızı ısıttı sevda ateşimiz, içtik ay ışığını kadehlerimizden yudum yudum… Bir kıvılcımla tutuşturduk hücrelerimizi alev alev, harladı kor ateşlerimiz ve Volkanlar patladı göğsümüzde… Ama uzaklığımız, hasretimiz hiç dinmedi uzak şehrin karanlıklarında…

Şu an yine sensizlik çıkmazlarındayım yar… Biliyorum sen de aynı yalnızlığı, aynı hasreti yaşıyorsun hayat girdabın içinde…
Mutsuzluk içinde mutluluk oyunları oynuyorsun belki sen de…
Üzüntün üzüntümdür ama, paylaşamamak en kötüsü… Sağlığıma dikkat edemiyorum bu aralar… Seni düşünmekten başka hiçbir şeye vakit kalmıyor ki aşkım…

Bana yazdığında kendinden bahset uzun uzun… Seni okumak, seni dinlemek, seni düşünmek… Yokluğunda hayatım böyle geçsin istiyorum… Sensiz her an asır kadar uzak gelse de ben vuslatı her an bekliyorum.. Zaten ne kaldı ki şurada… Biz sabretmeyi öğrendik. Bir de saatler geçmeyi öğrense…

Ağrıların vardı rutubetli havalarda canını yakan… Öyle anlarda benimle olmanın sana iyi geldiğini söylerdin ya… Yokum yanında şimdi… Var mı yine seni hayattan bezdiren ağrılar… Moralini bozuyor mu yine yaşadığın hayat kavgaları… Ben mi? Dudaklarımdan bu kelimeler kalemime dökülürken, hüzün yağmurlarımdan da nasibini aldı birkaç kelime sessizce… Seni hep güldüren ben, bu gece gülemiyorum aşkım… Vuslatı iple çekiyorum ama, Sen yoksun ya, duygu dünyam çok bozuk… Sen yoksun ya, hep ağlıyor içimdeki çocuk…

05.06.2010
Erol Gülldiken
www.kafiye.net