şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
O Gündü, o kötü ama güzelleşmeye çalışan çalıştıkça da batan gündü. Yıllarımı verdiğim insanın öldüğündü öğrendiğim gündü. Berbattı…
O gece kavga ettik. Aslında hata bendeydi ama işte, inadım tuttu. Bi salaklık edip kendimi haklı çıkarmaya çalıştım. O da kıyamadı bana, tek bi söz söylemeden çekti kapıyı çıktı gitti.
Dert varsa bölüşürüz başım gözüm üstüne
Yalnız yokluğun çile, benim uğur böceğim
Aşk var ise yansısın, bırak yüzüm üstüne
Bir sevda gelsin dile, benim uğur böceğim
Kendimi bülbüle yaren eyledim
Gidip kuru dala konmasın diye
Her ne söyledimse candan söyledim…
Dilekler diledim yanmasın diye
Yada istersen duyma.
Yeşillikler denizi sus pus olsun yüreğimde,
Güller dikenleriyle barışık,
Sevdan b/ana düşman olsun.
Kantinde herkes kendi âlemindeydi. Kimisi yanındakine, geciken kız arkadaşının ihmalkâr davranışından yakınıyor, kimisi derslerin sıkıcılığından söz ediyor, kimisi de parasını yetirememekten şikâyet ediyordu.
Hava, mevsim normallerinin dışında, soğuk ve yağışlıydı. Yağmur damlaları, buğulanan camlara yarışırcasına vuruyor, çarptıkları yerde birleşerek aşağıya iniyorlardı.
Yaşam kötü bağlamış, elimi ayağımı
Yollarımın sana gitmesi yasak
Seni özlemek sakıncalı
Uğurladım eski sevda mekanlarına,
Gülizar makamı çal dedim.
O gitti Gülizar-ın kapısını çaldı !…
Ah be ahhh bu bana yapılır mı?
Gece siyah şalını sermeye hazırlanıyordu yine. Soluk da olsa küçük pırıltılar görünmeye başlamıştı üstünde. Kavurucu sıcağın yerini tatlı bir serinlik alıyordu. Bir nağme tutturmuş esip duruyordu rüzgâr. Barak havası gibiydi hüzünlü ve ağır. Yavaş yavaş bulutları gönderip gökyüzüne yıldızları ekmek ister gibiydi.
Akşam süpürmek üzereydi gündüzü ufkun keskin tarafına. Ve bir kadın yaşlı kayınvalidesinin anılarını süpürmüştü kapı önüne, doldurup ceviz sandığına. Yaşlı kadın bulutları bağlamıştı göz kapaklarına, süzülüyordu tuzlu damlalar. Ne dili dönüyordu ağzının içinde “Dur, yapma!” demeye, ne gücü yetiyordu alıp geri getirmeye. Çok yaşlıydı, defalarca geçirdiği felçten yürüyemiyordu artık. Sürünerek gitmek istediği yere gidebiliyordu. Gelininin sürüyerek götürdüğü sandığın peşinden süründü o da, kapının eşiğinden geçerken zorlansa da başarmıştı işte.
Yıllar sonra dün gece gönül kapımı çaldın
Ben kapıyı açınca için sızlamadı mı?
Yüzüme garip baktın sanki düşlere daldın…
Yüreğin burkularak için sızlamadı mı