şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
Tescilli bir tespitte bulunacağım; bazı yaralar ne kadar derin olurlarsa olsunlar, kabuk bağladıktan sonra yeniden kanattığınızda o ilk “yaralanırkenki” acıyı hissetmiyorsunuz. Bizzat tecrübemle sabit. Şimdi yılların getirisiyle deli gibi bağlandığım bir adam ilk gittiğinde sahiden tam manası ile öleceğimi sandım. “Aşktan ölünmüyor” diyenlere en gerçek ispat olacaktım. Manen değil zahiren tükeniyordu gücüm. Eksiliyordum. Dışarıdan bakınca görülmeyen ama gelmiş geçmiş tüm bilimle ve tıpla uğraşan adamların “vücuduma kan pompaladığını” söylediği, halbuki “kan kaybeden” bir yaram vardı yumruğum büyüklüğünde. İç kanamamın “kan dolaşımı” adıyla anılması umurumda değildi çünkü ölen bir insan pek çok şeyi umursayamıyor. “Şu kadar ömrünüz kaldı vıdı vıdı bıdı bıdı” gibi cümleler kuran doktorun biçtiği süreden sonrasını dinlemeye dahi tenezzül etmeyen bir hasta kadar umursamaz oluyorsunuz öyle durumlarda.
Yarama yara bandı ettiğim üç adam oldu. İkisi uzaktı, epey uzak. Hiç dokunmaya cesaret edemedim. Çünkü sevdiğim adam gideli öyle pek bir zaman olmamıştı. Kokusunun hala üzerimde olduğuna emindim çünkü beni teskin eden ve yatıştıran tek şey buydu; saçlarımdaki parmak izleri ve boynumdaki kokusu… Biri yakındı, epey yakın. Her gün yüzünü gördüğüm, beni eve bırakan, gözlerime baktığında göz bebekleri titreyen, bana bir şey olacak hatta kılıma zarar gelecek diye ödü patlayan, bebek gibi bakan bir adam. En çok onu yara bandı ettiğime üzüldüm, kendime kızdım, kendime ben çok kızdım ömrüm boyunca ama bu durumda sahiden “hiç bu kadar kızmamıştım” oldum. Kendime çok kızgınım. Şu an arasam o “son yara bandım” beni affedecek belki, ağlasam, özür dilesem… Ama ben kendimi asla affetmeyeceğim ona bunu yaptığım için. Ve keşke yıllar evvel, ilk elini tuttuğum adam o olsaymış diyorum. Ama sevdiğim bir arkadaşımın da dediği gibi “birazdan güneş doğar, yeni bir gün başlar. ama kimse önemsemez ki; güneş doğarken başka bir yerde batar. aynı anda iki kişi mutlu olamaz bu dünyada.” Kesinlikle öyle.
Her neyse tespitim aslında konumun merkezi, o yüzden merkezden sapmadan devam edeyim. Ölür gibi olduğum anda, mutlu olmayı aşıladı o adam. Sonra sarıldığımızda anladım ki “sevdiğim adama” ihanet ediyordum. Ya da bu sadece bir histen ibaretti. Bazen hisler ne kadar gerçekçi olabiliyorlar, Tanrım! Bir buçuk yıldır hayatımda olmayan bir adamı aldatıyor gibi hissetmek ne aptalcaydı, başkalarına göre. Ama ben sevdiğim adamın kokusundan başka bir kokunun üstüme sinmesine göz yumamadım. Duramadım da o adamın yanında. Üzdüm onu. Ayıp ettim. Çok ayıp. Ama hepimiz birilerine ayıp ediyoruz bazen. Ama hepimiz, öyle çok iyi insanlar olamıyoruz işte. Her neyse. Sevdiğim adam hikayenin bu kısmında “kürkçü dükkanı” olan bendenize geri dönüş yaptı elbette. Yine açtım kollarımı, yine sardım evlat gibi, yine inanmak istedim, yine kokusunu göğsüme madalyon bildim, yine parmaklarını doladı saçlarıma ki tam da “kırıklarını aldırmak” istediğim zamanda, yine geldi tam penceremin altına, yine gülümsedi bana. Ve huy edindiği üzre bir süre sonra susarak gitti yine. Sebepsiz. Çünkü gelene kapıyı ilk çalışında açarsanız, kapıda beklemenin nasıl keskin bir heyecan olduğunu tatmazsa, onu içeri aldığınız hızla sizden uzaklaşacaktır. O gitti, ben yine bakakaldım. Ama dediğim gibi, tespitime dönecek olursak, kabuk bağlamış yarayı ne kadar kanatırsanız kanatın, o ilk yaralanış gibi sızlatmıyor. Aynı derecede kan kaybetmiyor kalbiniz, yaranız ya da adına her ne derseniz… Bir on dakika gözyaşı döküyorsunuz. “Ulan” diyorsunuz “Amacı neydi şimdi bunun? Ne biçim bir şaka bu? Ne diye kapıyı açtım ben bu aklı yetime? Allah belasını verseydi de keşke beni kendime düşman etmeseydi böyle” diyorsunuz. Sonra ona açtığınız o “hayali” kapıyı öyle bir kapatıyorsunuz ki, bu kez o kapıya “yara bandı” niyetine bi adam yaslamıyorsunuz açılmasın diye kapı. Bu kez kendi gücünüzle, yani sahiden, var gücünüzle kapatıyorsunuz kapıyı. Ara sıra sızlayan yaranıza dönüp “Bu kez başardık, iz kalır mı bilmiyorum ama iyileşeceksin kuşkusuz” diyorsunuz. O yine tempolu bir şekilde sızlıyor, her nefeste. Nefesinizi tutsanız da bir şeye yaramıyor. Ama iyileşeceğine inanıyor olmak dahi iyi geliyor. Bundan böyle hayatıma giren adamın “yarabandı” değil gerçekten “aşık olduğum” için hayatıma girmiş olacağını bilmek de iyi geliyor.
İlk gidişinde ona dair her şeyi; nerede takıldığını, ne yediğini, saat kaçta uyuyup uyandığını, hangi koşullarda çalıştığını, kimlerle arkadaşlık ettiğini, yattığı kadınları, kurduğu hayalleri, gittiği şehirleri, ağladığı omuzları, içtiği şarabı, izlediği maçı, gömleğini kimin ütülediğini bile merak eden ben, artık ona dair yalnızca tek bir şeyi merak ediyorum; acaba ben gelin arabasıyla mahallemize girdiğimde kimin arkasına saklanıp ağlayacak? Malum sahneye alışık mahallemiz ne de olsa. Umarım, duvağımı kaldıran adamı gördüğünde yırtılmaz sol göğsündeki yara.
-Mavi Tuğba Karademir
www.kafiye.net
woolrich online shop
Aralık 30th, 2013 03:34
You have observed very interesting points! ps decent site.
marc by marc jacobs plånbok online
Ocak 15th, 2014 13:58
hello!,I really like your writing so a lot! percentage we be in contact extra approximately your article on AOL? I require a specialist on this area to solve my problem. May be that is you! Looking forward to look you.
louis vuitton stockholm hemsida
Ocak 16th, 2014 18:19
Very interesting topic , thankyou for posting . “Remember when life’s path is steep to keep your mind even.” by Horace.
mulberry bayswater tote
Ocak 20th, 2014 19:29
I went over this site and I conceive you have a lot of excellent information, saved to my bookmarks (:.
woolrich firenze
Ocak 26th, 2014 13:21
What i don’t understood is if truth be told how you are now not actually a lot more smartly-preferred than you might be right now. You are very intelligent. You already know thus considerably with regards to this topic, made me individually imagine it from numerous varied angles. Its like men and women don’t seem to be interested unless it’s one thing to accomplish with Girl gaga! Your individual stuffs nice. Always care for it up!
beat by dr dre prezzo
Şubat 11th, 2014 23:35
I the efforts you have put in this, thank you for all the great articles.
beats by dr dre offerta
Şubat 12th, 2014 23:58
Thanks for helping out, superb info. “It does not do to dwell on dreams and forget to live.” by J. K. Rowling.
beats dr dre studio
Mart 6th, 2014 01:43
I concepirai sito internet ha contiene alcune molto meraviglioso Info per tutti: D. “Calamity è il test di integrità”. di Samuel Richardson
nike free run dam
Mart 11th, 2014 17:58
I will immediately grab your rss as I can’t in finding your email subscription hyperlink or newsletter service. Do you’ve any? Kindly allow me know in order that I may subscribe. Tack.
mulberry outlet sverige
Mart 12th, 2014 00:08
Wow! This could be one particular of the most beneficial blogs We’ve ever arrive across on this subject. Actually Excellent. I am also a specialist in this topic so I can understand your hard work.
nike free run dam rosa
Mart 12th, 2014 15:55
Thanks for helping out, wonderful info. “I have witnessed the softening of the hardest of hearts by a simple smile.” by Goldie Hawn.
nike free run skor dam
Mart 13th, 2014 00:35
I conceive you have observed some very interesting points , thanks for the post.
mulberry väskor och plånbok
Mart 14th, 2014 01:42
Några egentligen välj inlägg på denna sida, sparas bokmärken .
nike free run 5.0 rosa
Mart 14th, 2014 08:28
certainly like your website but you need to test the spelling on several of your posts. Many of them are rife with spelling problems and I to find it very bothersome to inform the reality on the other hand I’ll definitely come back again.