Ben Bu Oyunu Oynamıyorum Anne

Kadın bunalım için de, küçük kızıyla konuştuktan sonra,valizini toplar ve çalışmak için evden gider. Arkasına bakmadan sessizliğine gömülerek aklı küçük kızında kalmış olsa da için için ağlayarak. Biraz huzur diler tanrısından Tanrı onunda yaratıcısıdır ve koruyucu melekleri nerededir ki şu an yanında yok?

İsyan eder gelmişine geçmişine varlıklı bir kadın nasıl olurda evini terk edip, başka bir ailenin evinde yardımcılığı kabul eder? Bu kadar mı çaresizlik boynunu bükmüş bu kadar mı aciz kalmıştı? Geçmişini değiştiremezdi ama geleceğini değiştirebilirim diye düşündü kadın ve yeni yaşayacağı evin yoluna doğru Hay bu benim kötü kaderimin içine edeyim ben diyerek baş kaldırmıştı bir kere geri dönüşü olmamalıydı bu kararının. Ve çocukluğunun ilk geçtiği yere götürmüştü kaderi kadını ilk defa çalışacağı içinbiraz içinde burukluk yaşıyordu. Gerçi yapacağı işi 28 yıldır yaptığı halde kimse kıymetini bilmemişti Tek istediği takdir görmek ve kıymetinin bilinmesiydi.

Yolculuk yormuştu kadını ve ona gösterilen odaya girdi karanlık ve çok soğuktu odası odada bir kanepe birde masa vardı kanepenin üzerin de ise üzerine örtüneceği battaniye vardı. Zoruna gidiyordu maddi durumu iyi olduğu halde ne işi vardı bu tanımadığı insanların evinde? Bunalıma girmiş ve kendi kendini tedavi ediyordu aklınca kızı gelmişti aklına gözyaşlarını tutamamış ağlıyordu kendini hiç bu kadar sahipsiz yalnız  hissetmemişti. Artık beni benden başka anlayan ve beni benden başka seven yok ne çocuklarım nede ailem anlamadı, ne de yanım da oldular deyip usulca kanepeye uzandı battaniyesini üzerine örtüp uyumaya ve her şeyi biranda unutmaya karar vermişti. Dişlerinin titremesiyle birden irkildi soğuktan donuyordu tıpkı yüreğinin üşüdüğü gibi vücudu da üşümüştü. Sabah erken uyanmam gerek kahvaltı hazırlanacak yediğim ekmeğin karşılığını çok iyi çalışarak vermeliyim deyip üşüyerek uyudu kadın.

Kadın güçlü olmaya kendi ayaklarının üstünde durmaya karar vermişti bir kere. Hayat ona hep çelme atmıştı ve gülmemişti kaderi ona ne evliliğinde nede dost bildikleri güldürememişti kadını. Hayatı film şeridi gibi geçmişti bir anda gözlerinin önünde.

Tek avuntusu yüce rahmanın ona bahşettiği çocuklarının varlığıydı başkaları ise üzüntü sıkıntı vermişti kadıncağıza her ne olursa olsun güçlü olacağım inadına diyerek ant içti. İstanbul’un soğuk sabahında uyanmıştı ve kaldığı evi bir güzel temizlemişti, kaldığı evin sahibi ünlü bir medyumdu sanatçılar ve iş adamlarının medyumluğunu yapıyordu, eşi ise medyuma yardımcı oluyordu. Sıcacık bir aile ortamları vardı, iki oğlu ve bir kızları eşlik ediyordu bu sıcaklığa. Tesadüf bu olsa gerek? Kızının ismiydi kaldığı evin küçük hanımefendinin ismi. Kadın kızını çok özlemişti şimdiden ve ailenin kızını bağrına basmıştı gözyaşlarını gizleyerek kızı öpüp kokluyordu.

Kadın yemek yiyemiyor bütün yemeklerden nefret ediyor ve kahve çay sigaraya vermişti kendini derken bir gün annesi aramıştı telefonunu annesi sitemler etmeye başlamıştı her zamanki gibi,neden ayrıldın evinden ocağından senin ihtiyacın mı vardı da ayrıldın çabuk evine geri dön.! Kadın annesini üzmemek için başından geçenleri hiçbir zaman anlatmamıştı sıkıntılarını, sadece kısık bir ses tonuyla tamam anneciğim döneceğim evime, sen üzülme diyebildi ve telefonda o kadar çok şeyler varken hiç bir şey demeden
kapatıverdi telefonunu.

Küçük kızını aradı ve yavrum ben eve geliyorum bir şey istiyor musun gelirken getireyim? Küçük kızı ise annesine hayır anneciğim benim en büyük arzum senin yanımda olman dedi. Kadın valizini topladı ve evinde kaldığı aileye veda etti, bir taksi çağırdılar kadına yeni kapı iskelesine geldiğinde ise derinden bir iç çekti canlı mezarevime gidiyorum, Mutsuzluklarımın dolup taştığı eve. Yavaş adımları sanki biraz daha geciktirecekmiş gibi? Bilet gişesinden bir bilet aldı feribot saatini beklerken telefonu çaldı açtığında ise çok değer verdiği dostunun sesini duydu biraz rahatlamıştı sanki?

Kimsesizliği bir nebze dinmişti ve dostunu davet etti birer çay içmek sohbet etmek için. Dostu bir saat sonra gelmiş tokalaşıp masaya oturdular dertleştilerve feribotun kalkış saati geldiğinde ise kadın ayağa kalktı dostuna geldiğiiçin teşekkür etti. Dostu valizini taşımasına yardımcı oldu. Bu kadar mıydı ki hayat hikayesi kadının elbette ki değildi?

Kadın ömrü boyunca kendini çocuklarına ve diğer sevdiklerine adamış onları mutlu etmek için uğraş sarf etmişti. Peki, bu sevdikleri kadını ne kadar mutlu edebilmişlerdi? Evlenmek zorunda kaldığı eski eşimi?

Veya onu para uğruna harcayan kardeşlerimi çocuklarımı? Şu dünyada para kadın için bir nesneden ibaretti. Rest çekmişti artık onu para için seven akrabalarına hatta kimseyi gözü görmüyor, küsmüştü, sevdiklerine çok kırılmış bir set örmüştü artık onu sadece kendi emellerinde kullananlara. Ne olmuştu bu insanlara aman tanrım!

Hayat sadece paradan ibaret değildi ki! Kadın güçlü olduğunun farkındaydı hiçbir kötülük yıkmamalı beni ben kendimi biliyor, kendime güveniyorum. Tanrım güç ver bana diye dualar ediyordu!Ne kadar anlamsız çıkmaz bir durumdaydı onu anlayacak kimsesi yoktu keşke okumuş bir meslek edinmiş olsaydı da bu insancıklara muhtaç olmasaydım erkenden evlenecek ne vardı ki sanki madalyamı takmışlardı veya kıymetimi bilinmişti? Kadın kendini sorgulayıp duruyor bir çıkar yol arıyordu hayat denilen inişli çıkışlı merdivenlerde. Aslında kendisiyle hayat ile barışıktı kadın kendini şiir yazmaya öylesine kaptırmıştı ki tek arzusu bir şiir kitabının çıkartılmasıydı.

Kendince yazdığı çocuk öyküleri de vardı çocukları ve hayvanları çok seviyordu. Mektepli olmadığı için bazı hatalar yapıyor imla hataları çok önemliydi çünkü yazının karakteri bozulunca anlam ve tümcedağarcığı değişebiliyordu. Kitaplar dolusu kitaplığa sahipti ve her birini birkaç kez okumuşluğu vardı.

Tek mutluluğu yazdığı şiirleri ve dost bildikleri kitaplarıydı. Şiir yazarken ve kitap okurken ruhunun derinliklerinde kayboluyor birazda olsa huzur buluyordu kadın. Geçmişinin üzerini karalamış asla açmamak üzere kapatmıştı çünkü üzüntüden başka bir işe yaramıyordu.

Emine ÖZTÜRK
www.kafiye.net