YOKSUL TERZİ

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde eski zamanlardan birinde yoksu  ve iyi kalpli bir terzi varmış. Yoksul terzi tek katlı küçük kulübesinde tek başına yaşarmış.

Akşamdan sabaha kadar çalışır. Kuşluk vakti uykuya dalar, öğle vakti ise diktiği eşyaları esnaflara satmaya gidermiş.

Bir gün terzinin evine elinde kocaman deri parçasıyla gelmiş ve şöyle demiş.

-Namınızı on köy öteden duydum. Çok güzel ayakkabılar yelekler dikermişsin. Üstelik diktiğin eşyalar yıllarca eskimek nedir bilmezmiş. Bana da bu deriden bir çift ayakkabı ve bir de yelek dikiver. Parası neyse fazlasıyla öderim demiş.

Terzi:

-Hay hay efendim. Öncelikle ölçülerinizi alayım demiş.

Ölçüyü de aldıktan sonra köylüden bir ay müddet istem.Köylü de bir ay sonra kapında olurum demiş ve oradan uzaklaşmış.

Terzi o gece kendine okkalı bir kahve yapmış. Ardından sabaha dek köylünün ayakkabısı ve yeleği için kalıp kesmiş. Kuşluk vakti uykuya dalmış. Öğlen olunca da daha önceden dikmiş olduğu ayakkabıları alıp esnaflara satmaya gitmiş.

Akşam eve gelince bir de ne görsün? Dikiş makinasının üstünde on ayakkabı dikilebilecek bir deri durmuyor mu?

Bu duruma şaşıran terzi nereden geldiğini hiç araştırmadan sabaha kadar o deriyle bir sürü ayakkabı dikmiş. Sabah olunca da erkenden ayakkabıları satmış. Sattığı ayakkabıların karşılığında beş altın alıp evine gelmiş. Yemeğini yedikten sonra tekrar ayakkabı dikmek için makinasının başına oturacakmış k ; makinasının üstünde kocaman bir deri durmuyormuş mu?

Yine nereden geldi diye araştırmadan deriden bir sürü ayakkabı dikip,  ertesi sabah da  onları satmış.

Artık bizim terzinin her günü böyle geçiyormuş. Satıştan kazandığı altınları koyacak yer bulamaz olmuş. Sonunda altınları için teneke bir kap bulup onları evin en gizli bölümüne saklamış. Ara sıra da altınları çıkartıp tek tek sayıp yerine koyuyormuş.Her geçen gün paraya pula tapar olmuş.

Bir gün kapı çalınmış. Terzi kapıyı açtığında karşısında köylüyü görmüş. Terzi köylüyü içeriye davet etmiş. Köylü  ayakkabı ve yeleği diktin mi diye sormuş?

Terzi utana sıkıla dikemediğini söylemiş. Bunun üzerine köylü :

-Terzi kardeş! Senin ününü duyarak sana geldim. Fakat sen benim sana olan inancımı boşa çıkardın. Üstüne üstük bir de bana verdiğin sözü tutmadın demiş.

Terzi:

-Sizden binlerce kez özür diliyorum. Size verdiğim sözü tutmadım. Para hırsının kurbanı oldum. Beni bağışlayın lütfen !demiş ve başlamış başından geçenleri anlatmaya.

Köylü  terziye gülümseyerek:

-Senin evine geldiğimd  ne kadar fakir ve sefil bir hayat sürdüğünü görüp durumuna çok üzüldüm. Uşağıma emir verdim .Her gece evine bırakılan deriyi ben gönderiyordum demiş. Aradan bir ay geçti. Kendi kendime dedim ki:

-Bakalım bizim terzi bana verdiği sözü tutup ayakkabımı ve yeleğimi dikti midiye buraya geldim?

Gördüğüm manzara beni çok şaşırttı. Oysa sana çok güvenmiştim. Şimdi bana kazanmış olduğun bütün altınları bana vereceksin demiş.

Bunu duyan terzi, köylüye:

-Çok haklısınız efendim. Size verdiğim sözü tutmadım. Üstüne bir de benim olmayan derilerden  yüzlerce ayakkabı dikip sattım. Gözüme para hırsı bürüdü. Doğruları göremez oldum. Bana ne cezası verirseniz kabulümdür demiş.

Köylü:

-Sana hiçbir ceza vermeyeceğim. Ama bir tek şartım olacak. Bundan sora birine verdiğin bütün sözleri yerine getireceksin. Bunun yanında harama asla el uzatmayacaksın. Yalandan uzak duracaksın demiş.

Terzi:

-Bana böyle bir ders vermeniz ödüllerin en büyüğü oldu  efendim. Sizden hiçbir şey istemiyorum. Şimdi makinamın başına geçip sizin ayakkabı ve yeleğinizi dikeceğim demiş.

O gece köylüye verdiği sözü tutmuş. Bundan sonraki hayatını mutluluk ve huzur içinde geçirmiş.

Hacer Taner Bulut
www.kafiye.net