Görünmeyen Benlik

Her sorunun basit bir cevabı vardır ancak henüz bu cevabın farkında değildi genç bayan psikolog.
Diyelim ki hastanız on bir yaşlarında üstelik kendi çocuğunuz. Hayatını baştan aşağı değiştiren kendi gizemini keşfeden bir evlat ki kendi gizli ve gizemli güçlerin farkında ve kontrolün kendisinde olduğunu görüyorsunuz. Bu fikrin ne kadarını benimsersiniz? Bunun verdiği boşluk anlatılmaz. Peki nasıl bir açıklama yapardınız kendinize bir ebeveyn olarak.Yoksa o bir medyum muydu?

İnanılmaz ama yaşamın daha çok genişlemeye başlaması ürkütücü bir o kadar da baş döndürücü .Bir psikolog olarak bu avantajlı noktadan başlamak, kişilerle yada olaylarla iyi bir deneyim yaşayabilmek hele ki mesleğinizin verdiği algılar söz konusuysa bu kaçırılmayacak bir fırsattır ama söz konusu canınız kanınızdan sa eliniz kolunuz bağlanmaz mı?

Her şey 1 Mayıs tarihinde değişti. Ne zaman ki geldi yanıma ”artık bu tedaviyi sen üstlen arkadaşım senden rica ediyorum”,dedi, Olayların tam ortasında buldum kendimi.

Bir gazetenin makalesinde okumuştum medyumların nasılda ilginç bir güce sahip olduklarını. Kızı Damla’nın doğumuyla tam bir yıl boyunca kafasındaki küçük bir ses sürekli gizli güçlerin etkisinde kalmış olabileceğini düşündürdü. Şüpheyle baksam da, red edemediğim bir şekilde sorunlar ortaya çıkıyordu. Hayatındaki bu ciddi ve ani değişiklikler başka nasıl açıklanabilirdi.

Bayan meslektaşımla diyaloğumuzu kesmeden her söyleneni dikkate aldım. Diyordu ki ; 
”Evime gelenlerin hasta sayısı artmakta. İlerleyen zaman içinde bir çok tanıdığımdan, çocuğun müdahalesi sayesinde olayların düzeldiğini hatta kökünden kalktığını işittim. ”Parasal sorunları olanlar, işten çıkarılanlar, aşk sorunu çekenler, haciz sorunları yüzünden evlerinden olanlar, saymakla bitmez . İlginç olanıysa her birinin muayenesine gelip dertleşen insanlardan olmasıydı. Kimi gelip,” otomobil satın alabildim…bir yılda 4 defa tatile çıkabildim…haciz davası bir günde ortadan kalktı…şans oyunlarında büyük bir miktar kazandım…umutsuz bir haldeyken tekrar aşkı buldum..kısa süre içerisinde sorunlarımdan kurtuldum…” gibi.

Yıllar içinde ikna olmuştum artık.Bütünüyle yeni bir dürtü almıştı içimi. Sergilenen potansiyeller beni o kadar büyülemişti ki semavi bir düşünce ile yıllardan beri seyirci olarak onlara yardım etmiş olduğumu kabul ettim. Ve sonunda kendime dedim ki, neden bu çocuk kendi ailesi içinde de aynı şeyi yapmıyor, neden bu kadar insana şans getirmeyi başardıysa, neden aynı şeyi ailesi için de denemiyor?

O annesinin kader-yüklü tek kızıydı. Ya diğer ölen kardeşleri?

Bunları sizinle neden paylaşıyorum?
Çünkü geçmiş de ilginç gerçekler idrak etmeye başlandığında huzur ruhunuza yerleşir. Ve ben artık bazı şeyleri açıklığa kavuşturmalıydım.

Bayan psikolog meslektaşımın anlattıklarına göre; henüz 15 yaşlarındayken büyük babası geleceğindeki önemli olayları görmüş. Ona ruhsal bağlantıyla ilgili hikayeler öyküler anlatırken yaşı gereği pür dikkat onu dinlermiş. O bir Kızılderili ailesinden gelme bir falcıymış. Ruhun sınırsız alemleri arasında gidip gelen bir şamanmış.

Kötü bir son, felaket, kaos olmayan huzur ve yaşam denen bir yolculuğa çıkmayı kim istemez ki?

Bir konuşmamızda not almıştım.
-Annemin vefatının hemen ertesi günü beklenmedik ilk olay gerçekleşmişti…Ben kocamın ısrarı üzerine 28 yaşında çocuk sahibi olmayı kabul ettim . On yıllık bir evlilik içinde çocuk sahibi olabilmek için kaç kez tedavi görmüştüm hatırlamak bile istemiyorum. Hayata küsmeden meydan okumak bilir misiniz nasıl bir şey? Sevgili kocama pes etmediği için her zaman müteşekkir olacağım. Şu an otuz dokuz yaşında ve mutluyum.

İlknur Yıldırım

www.kafiye.net