Beterin Beteri Var

Rabbi, genç kıza çok ağır bir yük vermişti.
Ölene kadar sırtında taşıması gereken ağır, zahmetli ve zor bir yük.
Gözlerini dünyaya açtığından beri, sırtında kız kardeşini taşıyordu.
Çünkü bu iki kız, sırt sırta yapışık ikizdiler.
Bu kızlardan biri, zamanla büyümüş, serpilmiş, vücudu gelişmişti,ayakları yere basıyor, yürüyebiliyordu ama sırtındaki kız kardeşi fazla büyüyememiş, ufak kalmış ayakları yere değmiyordu.
Ufak kalan kız, genç kızın sırtında yapışık olarak hayatını sürdürüyordu.
Ömrü boyunca sırtında kız kardeşini taşımak zorunda olan genç kız, sürekli hâlinden şikayet ediyordu.
Kara dam köyü sakinleri, genç kızın bu acı haline üzülüyor fakat, teselli etmekten başka ellerinden bir şey gelmiyordu..
Köyün ileri gelenleri, genç kıza nasihat bâbında teselli verirken,bir yandan da onu uyarmaya çalışırlardı:
‘ Rabbine âsi gelme kızım! Hâline şükret! Daha kötüsü de olabilirdi..Aman isyan etme, daim şükret, sabret! ‘
Genç kız, bu insanlara sinirlenirdi,teselli vermek isteyenlere kızar,söylenir, bağırırdı:
‘ Sizler benim ne hâlde olduğumu bilmiyorsunuz, ne kadar acı ve çile çektiğimi bilmiyorsunuz.
Ömrüm boyu bu mikrobu sırtımda taşımak zorundayım.
Nereye gitsem benimle geliyor,ne yatıp rahat bir uyku uyuyabiliyorum,nede otura biliyorum.
Her hareketime mâni oluyor..Ben böyle yaşamaktan bıktım, canımdan bezdim.
Bundan daha kötü ne olabilir ki? Söyleyin ne olabilir? Bundan daha kötü bir şey olamaz! ‘
Yinede büyükler, bu genç kıza, her zaman sakin olmasını sabırlı olmasını tavsiye ederlerdi.
‘ Asi olma kızım sabret! ‘
Ama genç kızın her günü isyan ile geçiyordu, sırtındaki ağır yükten kurtulmak istiyordu.
Ah bir kurtulsa, rahat nefes alacaktı..kendisi normal bir insandı, tüm organları yerindeydi. Vücudunda bir eksiklik yoktu, aklıda yerindeydi, bir tek sırtındaki koca küfe ona hayatı zindan ediyordu.
‘ Bugün nasılsın kızım? ‘ diye soran olursa, hemen Allahu Teâlayı şikayet etmeye başlardı:
‘Nasıl olacağım,Allah c.c. bana öyle bir dert verdi ki, sırtımda koca yük ile gezip duruyorum işte, bu mikroba hamallık yapıyorum.’
‘ Aman kızım tövbe de,Allahın c.c. gücüne gider..sonra başına daha kötü bir hâl gelir.’
‘Ne yapayım, benimde bu hal gücüme gidiyor..siz olsaydınız benim yerime sizde böyle derdiniz.’
Köydeki insanlar ne yaptıysalar ne dediyseler genç kızı isyan etmekten vaz geçiremiyorlardı:
‘ Aman yavrum,beterin beteri var derler,Allaha c.c. isyan etme! Hepimiz imtihan dünyasında yaşıyoruz..Halimize her daim şükür etmeliyiz ki, her işimiz kolaylaşsın, rahat edelim huzurlu olalım. Ama halimize şükür etmez isek, başımız belâdan zulümden,,dertten kurtulmaz.’
Genç kız söylenenleri kulak ardı ederdi, duymazlıktan gelirdi:
‘Böyle imtihan mı olurmuş! Allah c.c. bana böyle bir zulümü lâyik gördü.
Bu koca küfeden kurtulamayacağım, bundan daha beter ne olabilir ki?
Bu mikrobu taşımak tan daha zor ne olabilir ki? ‘
………
Bir sabah uyandığında sırtındaki kardeşinden hiç ses çıkmadığını hissetti.
Ne bir ses ne bir soluk, nede bir kıpırtı..çok tuhaf çok acayip bir sabahtı.
Sırtındaki kardeşi artık inlemiyordu..ağlamıyordu.
Buna bir anlam veremedi…seslendi:
‘ Hişşşt kız!
Kız ne yapıyon geberesice, geberdin mi? Yoksa hasta mı oldun sürünesice!
Ses versene kız! ‘
Kız kardeşinden halâ bir ses çıkmıyordu…onun artık öldüğünü çok geç anladı.
Telâşa kapıldı,ne yapacaktı şimdi?
Sanki koca dünya başına yıkılmıştı da kendisi enkaz altında kalmıştı.
Artık sırtındaki yüke bağırıp çağırıp söylenmiyordu, çünki,söylediği hiçbir şeyi o koca küfe duymuyordu.
Şimdi sadece ağıtlar yakıp ağlıyordu:
‘Kardeşim, canım kardeşim, bahtsız, talihsiz garip kardeşim..’
O günden sonra pek konuşmaz olmuştu.. içine kapandı, ortalıkta dolaşamaz oldu.
Zaten insanlar ve bilhassa küçük çocuklar,O´nun sırtında taşıdığı, günden güne moraran çürüyen, mevta´dan korkuyorlardı..
Genç kızın, her günü ve gecesi, ettiği isyanlara pişmanlık içinde geçiyordu.
Hep kurtulmak istediği kız kardeşi ölmüştü ve genç kız, kardeşinin cesedini sırtında taşımak zorundaydı.
Bir müddet sonra, ceset çürümeye, kokmaya başladığında; Genç kız, isyan ederek söylediği sözleri hatırlıyordu: ‘ Bu küfeyi taşımaktan daha kötü, daha beter ne ola bilir ki? Bundan daha beter ne olabilir? ‘ Bu sözleri aklına geldikçe, pişmanlığı ve üzüntüsü kat kat artıyordu.
İşte, Rabbi onu eskisinden daha beter bir hale sokuvermişti.
Kısa bir zaman sonra,sırtındaki ceset, iyice çürüyüp kurtlanmaya başladığında; Genç kız, kendi sonunun da geldiğini hissetmişti.
Keşkeler, pişmanlıklar ve ıstırap içini alev, alev kemiriyordu.
Halbuki; Kardeşi hayattayken ne kadar rahat ve huzurlu bir yaşamı vardı, bunu yeni idrak ediyordu….öyle ya; insanlar hep etrafındaydılar,banyo yaptırırlar, ağzına yemek verirlerdi,kendisine hal hatır sorarlar,yanında otururlardı. Nereye gitse baş köşede yer verilirdi, her istediği anında yerine getirilirdi..
Sırtında taşıdığı garip kuşun, ona bir zararı yoktu ki, ara sıra ağrıları fazla olduğundan dolayı inler ağlar kendi kendine susardı.
Genç kız, masum kardeşine diliyle zulüm ettiği için, öyle pişmandı ki..ve de Rabbine asi geldiği için çok pişmandı, çok..Ama bunun telafisi yoktu artık..Son pişmanlık kimseye fayda vermiyordu.
Eve kapanmıştı,kimselere görünmüyordu, zaten kapısını da açan yoktu.
Sırtında taşıdığı cesetten yayılan ağır koku ve kardeşinin kurtlanan cesedi kendi vücudunu da yavaş yavaş çürütmeye başlamıştı..
Çok geçmeden genç kızda hastalanıp vefat etti.

Allah rahmet eylesin. (1950 Kara dam köyü)

Hatice Hantal
www.kafiye.net