Melek

Hep yanımdaymış aslında.
Ama ben sadece son iki haftadır benimle olduğunu hissediyorum.
Korkuyorum önce… Korkuyla birlikte tanımak istiyorum onu.
Merak sarıyor bedenimi.
Anlıyor beni. Tanıtıyor kendini.
Siyah takım elbisesi ve ciddi bakışlarıyla istediğini almakta kararlı görünüyor.
Sıcak nefesi yüzümü okşarken fısıldıyor kulağıma “korkma…”
Uysalca sallıyorum başımı. O sadece oyununu oynuyor. Bende eşlik ediyorum ona. Yine de ikimizde biliyoruz oyunun sonunu.
****
ailem odadan ayrıldığında tekrar yalnız kalıyoruz.
Gözlerim camın önünde beni izleyen adama takılıyor.
“bak gör seviliyorum ben.”diyen bakışlarım ciddi görünümlü adamın gülmesini sağlıyor.
Seviniyorum buna. Yakın hissediyorum kendimi ona.
Bu da oyunun bir parçası mı diye merakta etmiyor değilim. Ama susuyorum.
Şimdi karanlıkta sessizliği paylaşıyoruz onunla.
İkimizde şikâyetçi değiliz bundan.
******
Nedenini bilmediğim bir huzur kaplıyor içimi.
Sebebini bir kenara bırakıp verdiği esneklik ile yaslıyorum başımı yastığa. Cam kenarından ayrılıp yanıma gelen adam üzerimi örtüyor.
Saçlarımı okşayıp “iyi geceler” diliyor.
“tıpkı anne şefkati gibi” diye geçiriyorum içimden. Duyuyor sanki beni gülümsüyor yine. Beni saran huzur onu da sarmış olmalı.

Saatler sonra uyanıyorum birden.
Huzur yerini tuhaf bir heyecana bırakmıştı.
Uzun zamandır yatağımın karşısındaki koltukta oturan adam. Sessizce kalkıp kendinden emin adımlarla yanıma geliyor.
Duygu karmaşası içinde adama bakarken yataktaki bedenime kayıyor gözlerim. Birileri masaj yapıyor kalbime.
Annemin sesi geliyor odaya. Geri çekiliyorum bir an.
Adamın yanındaki kapıdan geçip ailemi izliyorum. Fısıldıyorum annemin kulağına “benden kurtulmak kolay değil.”beni duyduğunu umut ederek adamın yanına dönüyorum. Anlaşma yapmıştık onunla.
Henüz ben doğmadan yazılan oyunun kurallarına uyacaktım.
“çünkü diğerleri gibi bu oyunda bitmeli” demişti adam.
Bunu ilk duyduğumda kızmıştım. Ona hayatın oyun olmağını söylemek istemiş, ama sonra bundan vazgeçmiştim. Çünkü o buna inanmayacaktı,biliyordum.

Oyunun diğer kuralı o elini uzattığında tutacaktım.”tam zamanı” dercesine sallıyor başını. Tereddüt etmeden tutuyorum elini. Birlikte odadan çıkarken harcanın çabanın boşa olduğunu söylemek istiyorum diğerlerine.

Karanlığın içine doğru yürürken bırakıyor Azrail’im elimi.
“bundan sonrası senin” diyor. Ayrılığın verdiği hüzünü yaşıyoruz kısa bir süre. Ben içinde ne olduğunu bilmediğim karanlığa doğru ilk adımımı atarken son kez bakıyoruz birbirimize.

A.Tuğçe Bakkal
www.kafiye.net