Beraat Kandiliniz Mübarek olsun


Beraat, temizlenmek, bağışlanmak…derken bir cenaze töreni geldi aklıma ve o tören, kul hakkına götürdü beni. Geçenlerde bir kahve içimi sırası tv’ yi açtığımda belki çoğunuzun da gördüğü bir haber geçiyordu. Musallanın üstünde bir patron cenazesi, arkasında cemaat ve İmam Hatip Efendi. İmam Efendi sesleniyor cemaate: “Hakkınızı helal ediniz!”…Cemaatten bir grup “Hakkımızı helal etmiyoruz! Tazminatlarımızı ödemedi” diye bağırıyor. Bir başkası başka bir yerde bir başkasına “Hakkımı helal etmiyorum, hayvanlarımı zehirledi…” Bir başkası başka bir yerde helallik vermiyor… Kimin hangi sınıftan olduğu, kariyeri varlığı, yokluğu… önemli değil; önemli olan kul hakkı ….Ne acı bir durum. Tabiki yadırgadık, alıştığımız bir cenaze töreni değildi bunlar. Elbette Allah’a karşı işlenen günahların ve kulların birbirine karşı işledikleri günahların dini boyutuna girmek haddimize değil; ancak şunu biliyoruz ki kul hakkıyla Allah’ın huzuruna çıkmak çok büyük bir vebaldir.


Beraat temizlenmek, arınmak bağışlanmak… anlamlarını taşısa da kul hakkı’nda büyük bir hassasiyet olduğu muhakkak. Şu yaşadığımız dünyada kadısından müftüsüne, tabibinden hastasına… “Üzerimizde kul hakkı yoktur.” diyebilecek kadar masum olduğumuzu sanmıyorum. Hayatımızın her alanında haksızlık yapma ihtimali çoktur rabbim bilerek yaptırmasın, bilmediklerimizin de hesabını verebilmemizi nasip etsin. Rabbim, bizim için de bir gün bir talebenin ” Canı cehenneme, beni sınıfta ezdi, hakkımı vermedi…” demesinden korusun. Bildiğimiz veya bilmediğimiz, yakınlarımızdan veya uzaklarımızdan…hak geçmediğinden asla emin olamayız. O sebeple böyle bir gecede yüce Allahtan hepimizin günahlarını affetmesini dilerken, önemli olan kullardan da helallik alabilmeyi düşünmektir. Daha da önemlisi şu ki hakkın türü ne olursa olsun insan yahut hayvan…tüm haklarda hassasiyet sahibi olabilmek ve bu niyet için de dua edebilmektir.. Bu haklarda hassas olabilmek için insan olarak yaratılmış olmak kâfidir.

Şu “Hamal ip” hikayesi ne kadar manidardır hassasiyet konusunda.

Bir şehrin en zengini öldüğünde, tellallar sokaklara dökülüp;

– Ey ahali, diye bağırmışlar. Biliyorsunuz Veli efendi öldü. Bir vasiyeti var.

Âhiret hayatına alışabilmek için, kendisine bir günlük yardımcı arıyor. Kim ki,

mezardaki ilk gecesini onunla beraber geçirirse,Veli Efendiye ait servetin yarısı

kendisine verilecektir. Ey ahali,duyduk duymadık demeyin….

Tellalların bütün çabasına rağmen kimse bu parlak, fakat korkulu vasiyete kulak

vermemiş. Ama sonunda, şehrin en fakir hamallarından birisi çıkmış ortaya.

Adamcağız bakmış ki, hayatta zaten sırtındaki küfesinden ve ipinden başka bir şey

yok. O halde “hamal olarak yatıp, ertesi sabah zengin olarak kalkarım” diyerek razı

olmuş… Genişçe bir mezara,iyice kefenlenen zengini ve yanına hamalı yatırmışlar. Az

sonra sual melekleri gelmiş.

“İkisi de bize emanet” diye konuşmuşlar.

“Zengin nasıl olsa kalacak, şu hamaldan başlayalım.” Sormuşlar:

– Dünyada malın mülkün var mıydı?

– Alay etmeyin demiş, hamal. Sırtımdaki küfeden ve ipten başka hiçbir şeyim

olmadığını siz de bilirsiniz.

– Peki diye eklemiş melekler, o ipi ne karşılığında aldın. Sonra küfeyi ne iş

gördün de nasıl elde ettin?

– Anlatmış hamalcağız. Beş kişinin malını 10 kuruşa taşıdım. İkisini yedim,

sekizini sakladım. Ertesi gün de aynı işleri yaptım. Yemedim içmedim, ucuza taşıdım

ve bunları aldım.

Melekler:

– Çık demişler, çık… Olmadı… Hasan Efendiden aldığın para, hak ettiğinden çok

düşük. Biz ondan bunun hesabını soracağız. Mehmet Efendiyle de ucuza anlaşmış

ve ucuza taşımışsın…

– İyi ama, diye cevaplamış hamal, hak ettiğim parayı isteseydim, bana

taşıttırmazdı. Taşıttırmayınca da aç kalırdım…

– O bizim işimiz demiş melekler, nasıl olsa buraya o da gelecek. Biz senin adına

ona sorarız.

Melekler, hamalı sıkıştırmaya devam etmiş.

Söyle bakalım, aldığın paranın kaçını yedin, kaçını sakladın?

– On kuruş aldı isem, yarısını sakladım. İki kuruş aldı isem, bir kuruşunu

biriktirdim…

– Çık demiş melekler… Yine olmadı, hem ucuza taşımışsın, hem de gıdandan

kesmişsin… Yani sen, kendi nefsine zulmetmişsin… Nefsine zulmetmek de günahtır.Ayrıca çocuklarının nafakasından da kesmişsin demişler

Hamalcağız ne cevap vereceğini düşünüp ecel terleri dökerken, sabah olmuş.

Açılan mezardan yukarıya bir bakmış ki, bütün millet orada… Kadı Efendi ve şehrin

mehter takımı da kendisini bekliyor. Bir kıyamet ki sormayın.

“Kutlu olsun” demişler… “Bu gece kimsenin yapamayacağı bir işi başardın ama,

bak artık zengin oldun.”

Hamal mezardan çıkar çıkmaz kaçmaya başlamış güç bela durdurmuşlar gel ödülünü al demişler

– Yooo, diye bağırmış hamal. İstemem , sizin olsun… Ben , bir iple küfenin

hesabını sabaha kadar veremedim, Ya o kadar servetim olsaydı, ne yapardım? Rabbim herkesin günahlarını affetsin, alın akıyla huzuruna çıkmayı nasip etsin. Kandiliniz mübarek olsun.



Ergün  Bilgin
www.kafiye.net