Ana Sayfa

 
 

Edebiyat

 
 

Öyküler

 
 

Makaleler

 
 

Şiirler

 
 

Tiyatro

 
 

Hakkımızda

 
 

İletişim

 
     
  Hidayet Karakuş
Nazan Duman
Kübra DurmuşGülçin Can
Hüseyin Durmuş
Emrah Buran
 
 

 
   
     
 

YAZILARINIZI
BEKLİYORUZ





kafiyenet okurlarının siteye katkılarını bekliyoruz.
Yazılarınızı iletin, yayınlansın.
Şimdiden katkılarınız için teşekkür ederiz.

İletişim adresi olarak
yazi@kafiye.net
adresini kullanabilirsiniz.

 
     
  Yunus Emre
Pir Sultan Abdal
Köroğlu
Erzurumlu Emrah
Dadaloğlu
Aşık Veysel
 
     MAKALELER
  HİDAYET  KARAKUŞ  
 

            ANITKABİR YERİNE ÇANAKKALE ŞEHİTLİKLERİ Mİ?

             Hidayet KARAKUŞ 

            Yıllar önce sevdiğim bir arkadaş; “Mustafa Kemal Çanakkale’de savaşlar sırasında raporluymuş, hiç cepheye gitmemiş” dediğinde çok şaşırmış, çok üzülmüştüm. Öyle saçmaydı ki böylesi bir sava inanmak için hiç tarih okumamış olmak gerekirdi. Bu yüzden şaşırmış yanıt da verememiştim. Ancak o, söylediğinden rahatsız olmuş, “Yani olaylara değişik bakmak hoşuma gidiyor” diyerek de düzeltmeye çalışmıştı.
            Gerçekte son yıllarda kimi aydınlar arasında filizlenen, tarihsel kuyruk acıları nedeniyle şeriatçı kesimin yalanlarla ortaya sürdüğü Mustafa Kemal düşmanlığına omuz vererek konuşuyordu arkadaşım. İyi de tarih belgelerle konuşulur. “Bozacının şahidi turşucu” türünden birbirinin yalanlarını kanıt diye gösterenlerin kuyruğuna takılmak bilime ters düşmek değil mi?
            Çanakkale Savaşlarıyla ilgili yerli yabancı bine yakın kitap yazılmıştır. Bizim ‘Mustafa Kemal düşmanları’nın yazdıkları dışında düşmanlar bile onun savaştaki varlığını, savaştaki üstün başarısını yadsımamış, yadsıyamamıştır. Dahası Mustafa Kemal’i savaşın kaderini değiştiren komutan olarak saygıyla anmışlardır.
            Geçen yıl Gelibolu’ya gittiğimizde şehitlikleri bir kez daha gezdik. Göz yaşları içinde, yüreğimiz kabara kabara. Tarihte bu denli yoğun çarpışmaların yaşandığı kaç savaş vardır, diye düşündüm. Düşünün ki düşman siperleriyle Türk siperlerinin arası birkaç metre. Düşünün ki öylesine yoğun bir ateş var ki kurşunlar havada birbirini buluyor.
            Abidenin altındaki müzede birbirine kaynamış iki kurşunu görmelisiniz. Düşmanın hazırladığı fosforlu bir şamandıranın düşmana oynadığı oyunu, tarihi iyi bilen, 4. Kolordu’nun yetiştirdiği rehberlerden dinlemelisiniz. Yaralı bir düşman askerini, iç gömleğini beyaz bayrak yaparak düşman siperlerine bırakan Mehmet’in kahramanlığını, anıtından okumalısınız.
             Müzedeki birbirine işlemiş iki kurşunu görmeyenler, Mustafa Kemal’i Çanakkale’de yok sayanlar, onun saatine çarpan şarapnel parçasına da inanmıyorlar. Çanakkale’de altmış beş binden fazla Anadolu çocuğunun canı, kanı pahasına kazanılan zaferi Tanrı’nın, erenlerin, evliyaların, doğaüstü güçlerin gerçekleştirdiğine inanıyorlar. Bir anlamda safsataları gerçek sanırken, gerçekleri safsatalaştırmaya çalışıyorlar.
             Orada savaşanların Tanrı’ya inancı elbette tamdı. O inanç, onların yurt sevgisiyle, “Önce vatan” duygusuyla birleştiğinde büyük bir güç oluşturuyordu. Ancak savaşı yine de askerimizin etten, kemikten, sinirden, beyinden oluşan insan bedeni kazanmıştır.
              Şehitliklere bugünlerde çok ziyaretçi geliyor. Türkiye’nin her yerinden özellikle İstanbul’dan  geziler düzenleniyor. Bunlar, çoğunlukla dinci radyoların, gazetelerin, kimi Mustafa Kemal düşmanı oluşumların gezileri. Biz gezerken de bir radyonun dokuz otobüslük bir gezisi vardı. Halktan, başı açık insanlar olduğu gibi baş örtülü, türbanlı, uzun mantolu, tesbihli, yeşil bereli, sakallı bir kalabalık dolaşıyordu.
              Bu gezileri düzenleyenler rehber almıyorlar, Çanakkale Savaşlarını kendi bildikleri safsatalarla anlatıyorlar. Tarihi tersine döndürmeye, gerçekleri alt üst etmeye çalışıyorlar. Oraya saf bir yürekle şehitlere saygıyla gelmiş insanların beyinlerini Mustafa Kemal düşmanlığıyla dolduruyorlar. Gerçekte, şehitlere saygı gösterelim derken en büyük saygısızlığı yapıyor, yaptırıyorlar.
              Bu gezilerin gizli bir amacının olduğu söyleniyor: Anıtkabir’e bir seçenek yaratmak. Halkın hiç olmazsa bir kesiminin Anıtkabir’e gitmesini engellemek. Oysa ne kadar boş bir çaba! Orada da Mustafa Kemal karşılarına çıkıyor. İstedikleri kadar karalasınlar; tarihi değiştirmeye, gerçekleri tarihten silmeye karanlık beyinlerin kara niyetleri de yetmeyecektir.

              “1991 yılında Londra’da yapılan Anzak törenlerine katılan Gazi Dedemiz, 76 yıl önce birlikte çarpıştığı İngiliz, Avustralya ve Yeni Zelandalı’larla tanışma fırsatı bulmuştu. Hazırlanan tören programı çerçevesinde yaklaşık yüz metrelik bir mesafeyi yürümesi gerekiyordu. Savaşa katılan diğer tüm gazilere olduğu gibi kendisine de (hazırlanan H.K.) tekerlekli sandalye ile tören alanından geçmesi istenmişti. Ancak gazimiz, “Ben galip bir devletin askeriyim. Mustafa Kemal’in askeriyim.” diyerek buna karşı çıkmış. Geçiş sırasında bastonuyla izleyenleri selamlamış ve ayakta alkışlanmıştı. Akşam yapılan törende kendisine bir konuşma yapma fırsatı verilmişti. Ve tercümandan  söylediklerini harfiyen çevirmesini isteyerek: ‘Siz İngilizler öyle bir milletsiniz ki yine yapacağınızı yaptınız! Analarımızın, bacılarımızın altınlarıyla, gözyaşı, göz nuru dökerek yaptıklarıyla bedelini ödediği iki gemimizi bize teslim etmediniz. Bunun karşılığında o gemilerle arkadaşlarınızı Çanakkale’ye gönderdiniz ve onlar Çanakkale’nin derin sularına gömüldüler. Şayet bizim gemilerimizi verseydiniz şimdi onlar da burada sizlerle birlikte oturuyor olacaktı. Siz yine yapacağınızı yaptınız. Ama ilahi adaletten kaçamadınız’ sözleriyle konuşmasını tamamlar. Tüm salondan yükselen alkışlar ve göz yaşları geceye ayrı bir renk katar. Bu samimi, temiz yiğidimizi içtenliğinden dolayı bağırlarına basarlar. Ona bir şey vermek, onun için bir şeyler yapmak isterler. O, hiçbir maddi teklifi kabul etmez. Ancak biri çok ısrarcıdır. Hiç olmazsa bunu kabul et diyerek 10 pound uzatır. O canım dedemiz, parayı almak istemez ama karşısındakini de kırmamak istemektedir. 10 poundu alır, ortadan ikiye yırtarak:’Al, diğer yarısı sende hatıra kalsın.’ der.”

              Çanakkale Savaşları’yla ilgili gerçekleri, gerçekten etkili biçimde anlamak, anlatmak mı istiyorsunuz? İçinden Gazi Dedemizin öyküsünü aktardığım Bir Damla Gözyaşınız Var mı? (*) adlı albümü de yanınıza alınız. Albümde hem Mustafa Kemal’in unutulmaz insanlığını da kahramanlığını da bulacak, hem orada savaşan insanımızın soylu yüreğinin onurlu sesini doksan yıl sonra yakından duyacaksınız.
              Bu anıları bulup yayımlayan Çanakkale Şehitleri Tanıtım ve Araştırma Derneği de Çanakkale Savaşlarıyla ilgili anıları toplamaya devam etmeli, albümü genişletmelidir. Bence Çanakkale Savaşları’yla ilgili okullarda yapılan törenlerde, tarih derslerinde de bu albümden yararlanmalıdır. Her sayfası gerçekten insanın yüreğini oyan yaşanmış öykülerle dolu bir albüm bu.
              Çanakkale Valiliği de Gelibolu’daki 4. Kolordu Komutanlığı’nın şehitlikler konusundaki çalışmalarını değerlendirmeli, yetiştirilen Şehitlik Rehberlerine öncelik vermeli, geziye gelenlerin yalan yanlış bilgilendirilmelerini önlemelidir.
              Gelibolu gezimiz sırasında tarihe ilginç bir yaklaşım daha öğrendik. Eceabat Belediye Başkanlığı, Gelibolu Savaşları’nın adını Eceabat Savaşları diye değiştirip broşür bastırmış. Bu da tarihle oynamak, hem de keyfi biçimde oynamak demektir. Savaşlar, önce denizde, sonra Gelibolu yarımadasının hemen tümünde geçmiştir. Burada yaşanan çarpışmaların hepsi tek tek çok önemlidir, hepsi Çanakkale’yi onun gerisinde de yurdu savunmayı amaçlar. Acaba, savaşları da ufalayarak bu kez savaş getirisi mi sağlamak istiyorlar?             Abidenin tavanına da anıtın aslında olmayan bir bayrak yapılmış. Ayrıca abidenin çevresindeki şehitlerin adları önceden gerçek adlarıydı. Şimdi hepsine ‘Mehmet’ denilerek mermerleri yenilenmiş. Şehitlerin anılarına,abideyi yapan sanatçının emeğine, buluşuna saygısızlık değil midir yapılan? Bir sanat yapıtını, sanatçının isteği dışında değiştirmek, ona ekler yapmak hakkını kim nereden alıyor? Bu yapıtın sanatsal gücünü azaltan bir müdahale değil midir?             Çanakkale Şehitleri denince elbette akla Mehmet Akif Ersoy geliyor. Mehmet Akif’in Çanakkale Savaşları’nı manzum biçimde en güzel anlatan, kendi çağının tanıklığını gerçekten büyük bir dürüstlükle yapan Çanakkale Şehitleri şiiri Çanakkale kadar ölümsüzdür. Yaşama dinsel açıdan bakarak Mustafa Kemal’in yaptıklarını görmeyen, görmek istemeyenler, onun yaptıklarını bugün yıkarak ondan öç almaya çalışanlar, genellikle Mehmet Akif’i bu konuda bayrak yaptılar. Ancak Akif’in Mustafa Kemal için söylediği şu sözleri sanırım bilmiyorlar; öğrendiklerinde de büyük olasılıkla yalanlamaya çalışacaklardır. “Mısır’a, üniversitedeki görevine döndükten sonra Mehmet Akif, yazdığı bir mektubunda; “Mısır’da on bir yıl kaldım. Fakat on bir saat daha kalsaydım artık çıldırırdım. Sana halisane bir fikrimi söyleyeyim mi: İnsanlık da Türkiye’de,milliyetçilik de Türkiye’de, Müslümanlık da Türkiye’de, Hürriyetçilik de Türkiye’de... eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp O’na (Mustafa Kemal’i kastederek) versin... diyor.”
            Vural Savaş’ın Türkiye Cumhuriyet’i Çökerken adlı kitabında okudum bu satırları.
            Kendisi de Gelibolu’daki konuşmasında vurguladı.
            Çanakkale valiliğine önerimdir: Mehmet Akif’in dizeleri gibi anlamlı bu sözlerini de şehitliklerde, tarihi değiştirmek cüretini kendilerinde bulanların da rahat okuyacakları bir yere mermer üzerine yazdırıp koyarlar mı acaba? En azından hem şehitlere, hem Mehmet Akif’e hem Mustafa Kemal’e bir vefa borcudur bu. Onlar olmasaydı belki de şimdi o makamda bir İngiliz valisi olacaktı. En azından bunu düşünerek yapmak gerekecektir. Bu çalışma, şehitlikleri, Anıtkabir’e seçenek yapmak isteyen gizli düşüncenin de önüne set çekecektir.

 

* Bir Damla Gözyaşınız Var mı?/Çanakkale Şehitleri Tanıtım ve Araştırma Derneği

                                                      Tel: 0 286 212 12 10
                                          canakkalesehitleri@canakkalesehitleri.org

 
 
   

                                                                                              Ana Sayfa

 
     
   
 

        

 
     
 

 
     
     
 

 
   Günlük Özgürlük  
 

 
     
  Dr Tuncay Filiz
Milli Eğitim Baka.Çanakkale
Kültür ve Turizm
İzmir Belediyesi
Konak Belediyesi