Kirami Amca Ve Fahriye Teyze


Sadece bir hafta dinlenmekle yeniden yollara düşme gücünü bulduğum heyecanımın nedeni, ömrümce içimde kalan ukdelerden olan yayla köyünde birkaç gün geçirme hayalimin gerçek olacak olmasıydı.


Kahramanmaraş’ın o şirin, doyumsuz yayla köyünde her gittiğim şehirde olduğu gibi çok güzel bir aileyi de tanıma olanağı bulacaktım. Özgül dostumun kendisi gibi değerli Aydemir ailesi. İki katlı yayla evlerinin bahçesinde türlü türlü meyve ağacı, çiçekler, ağaçlara kurulmuş bir hamak ve şırıl şırıl akan bir dere bile vardı.


Bahçedeki çok tatlı sarı bir kedi de yaralanmış ayağı için ilgi ve yemek bekliyordu bizden.

Tertemiz, küçük odamın ahşap penceresini açıp bütün gece o derenin sesini, seher vakti kuşların zikirlerini dinledim. Evin alt katındaki bahçe mutfağında bize çerkez börekleri açarak bahçede yiyeceğimiz enfes kahvaltılar hazırlayan anneleri Fahriye teyze ve rahmetli eşi köy enstitülerinin nadide öğretmenlerinden Kirami amcanın içinde bulunduğumuz ahir zaman koşullarında inanılmaz hikayesi ise orada bulunduğum gecelerde döktüğüm gözyaşlarının sebebiydi.

Kirami amcanın da benim gibi okuma hakkı engellenmek istenmiş. Yayla Köyünden kaçarak, Kahraman Maraş’a kadar yüz kilometreye yakın yolu üstelik yalın ayak yürümüş okula kayıt olabilmek için. Gavur olur korkusuyla okutmak istemeyen ailesinin korkularını da boşa çıkarmış inançlı, hakiki iman ehli bir öğretmen olarak. Yüzlerce öğrenci yetiştirmiş her biri aynı saygıyla, sevgiyle yıllarca kendisini arayan.


Güzeller güzeli Fahriye teyze ile de masal gibi bir evlilikleri, birbirinden değerli üç kız evlat ile mutlu bir yuvaları olmuş. Ailenin kutsallığına örnek davranışı hala aklıma geldikçe ağlatıyor beni. Bu zamanda ne çok ihtiyacımız varmış meğer böyle güzel örneklere…


İçki içmiyor oluşuna takmış akrabaları dışarıda yemeğe davet ettikleri Kirami amcanın ayranına alkol koydurtmuşlar. Aldığı küçük yudumla alkolü hisseden Kirami amca hemen bardağı elinden bırakmış ve yerinden kalkmış. Üstelik, bu gece yuvama, eşimin, yavrularımın yanına gidemem bu halde diyerek Fahriye teyzeyi arayıp haber vermiş ve geceyi başka bir yerde geçirmiş.

Emekli olup memleketlerine dönünce yayla evini yaptırmışlar köylerinde. Yazları orada yaşamışlar; Kış aylarında Kahraman Maraş’daki evlerinde. Fahriye teyze akrabaları ile yasin toplantılarına gitmek istediğinde, git ama ikindi ezanı okunurken kalk evimize gel dermiş Kirami amca. Fahriye teyze de henüz ikramlar yenilmemiş bile olsa ezanı duyar duymaz kalkıp gelirmiş.

Kirami amca emeklilik yıllarında günün yarısını namaz kılmak bize de nasip olan Ulu camide geçirmiş. Kahvelerde, çarşılarda gezmemiş. Beş yıl önce aniden hastalanmış ve hiç eziyet çekmeden kısa zamanda ruhunu teslim etmiş. Fahriye teyze çok sevdiği, beni bir kez bile kırmadı diye hayırla yad ettiği değerli eşinin hatıralarıyla yaşadığı evlerinden gittiği Yasin toplantılarından hala ikindi ezanı okununca müsaade isteyip kalkıyor, evlerine geldiğinde kapıyı hasretini çektiği sevgili eşi açıyormuş…


Gönülde olan ayrı, ırak olur mu hatta ölür mü diye düşünürken vefalı eş yoksunu Adevviye Şeyda’ya da ağlamak düşüyordu. Bir insanın artık hayatta olmasa bile böyle hayırla yadedeceği, özlediği, hayaliyle yaşadığı bir eşinin olmasının değerini kaç kişi biliyordu ki. Ve aksinin ne tuhaf, ne büyük bir boşluk olduğunu…


Nurlar içinde uyusun Kirami amca inşallah. Fahriye teyzeye de sağlıklı, uzun ömürler. Onlar sevgiye, güvene, sadakate dair umudumu besleyen tanıdığım en güzel insanlardan. Bu örnek insanların sayıları artsın inşallah. Onların sahip olduğu ve herşeye rağmen bir ömür koruduğu ahlaka, ruha çok ihtiyacımız var…



İlla Aşk /Adevviye Şeyda
www.kafiye.net