şiir. öykü, makale, deneme, tiyatro, masal, fıkra, anı, sohbet, röportaj yazılarının yayınlandığı uluslara arası yazar ve şairlerin katılım gösterdiği edebiyat sayfasıdır. Uyum platformudur.
GÖNLÜME GÖLGEN DÜŞTÜ
Hayalinle yaşardım bütün zamana inat
Fermanını bilseydi diz çökerdi kâinat
İstersen her solukta, yanan yüreği kanat
Gönlüme düşen gölgen gün geçtikçe büyüyor
Sen güldükçe gül yüzün bende hüküm sürüyor.
Kefen gibi sarmalar, gözündeki fer beni
Lime lime edipte aslanlara ver beni
İstersen basmak için kilim diye ser beni
Gönlüme düşen gölgen gün geçtikçe büyüyor
Zaman mekân bir olmuş defterimi dürüyor
Dara düşünce başın medettim yettim sana
Zarar gelmesin diye kemiktim ettim sana
Cefan firavuna eş söyle ne ettim sana
Gönlüme düşen gölgen gün geçtikçe büyüyor
Sevda sancısındayım ruhumu gül bürüyor.
Ayak bağımı oldum ben o yâre neyledim
Ayağı taşa gelse ona çare eyledim
İki lafından biri bin pare ol söylerdin
Gönlüme düşen gölgen gün geçtikçe büyüyor
Güneş yolun şaşırmış ardın sıra yürüyor
Ay ışığında akşam izlerini severdim
Sermayem yüreğimdi onu tek sana verdim
O zulümden ördüğün çarmıha beni gerdin
Gönlüme düşen gölgen gün geçtikçe büyüyor
Senden ayrı bu beden inan her gün çürüyor.
İMDAT GÜMÜŞ
www.kafiye.net
GİTMELER
Zaman sarkacında örselenmiş yalnızlık,
Kendi girdabına düğümlenmiş hüzzamda.
Yorgun avuçlarda yeşeren mavera,
Hülyası bile esrik bir andır.
Elbet gece küser bir gönül boşluğunda.
Engin mavilerde seversin hasretin yıldızını.
Sonra gölgende kaybolur hoyrat bir çocuk.
Yaprak ta solar şarkının rüzgarında.
Sessizlik ah çığlığında şahlanan,
Bin nal sesinin gümüşten suları.
Sırların alınyazısında büyüyen,
Asi kırbaç suskunluğudur belki,
Serin seherlerin düşünde uyuyan.
Ey tarihin kucağında, ağlayan beşik,
Gözyaşın imbikten billur damlası.
Şimdi nasıl, nerede, neler edersin?
Hangi seferinde,bir kuş vaveylası,
Sırtına alıp ta öyle gidersin.
İMDAT GÜMÜŞ
YÜCETEPE İLKÖĞRETİM OKULU
www.kafiye.net
HANİ BAL DI DİLİN!
Dün dediğin sözler, bugün uymuyor!
Hani bal dı dilin, zehir akıyor!
Ellerin dediği bana koymuyor,
Hani bal dı dilin, zehir akıyor!
Açtım gönül kapısını gel diye,
Kırdım yasak zincirini gül diye,
Bir gün bana bakmadın ki el diye,
Hani bal dı dilin, zehir akıyor!
Aştım aşılmayan taşlı yolları,
Benim sandım huzur veren kolları,
Senin için yanağımın alları,
Hani bal dı dilin, zehir akıyor!
Kabûslu geceme haz olacaktın,
Hani ayazıma yaz olacaktın,
Aşkı muhabbete saz olacaktın,
Hani bal dı dilin, zehir akıyor!
Eğer gideceksen kal demem sana,
Bana hediyeler al demem sana,
Taşralı’ya mektup sal demem sana,
Hani bal dı dilin, zehir akıyor.!
Taşralı/Kevser DOSTAGÜLER
www.kafiye.net
TÜRK SUBAYI İLE ERMENİ KIZIN AŞK ÖYKÜSÜ
Türkoğlu Türk’leriz
Hain bir sessizlik var ülkemin üstünde
Issızlığında yol alıyor umutsuz yarınlar
Taştan duvar örülmüş sanki düşlere
O düşler ki yok olmuş sessiz gecelerde
Emanet yürekte saklanır ülkemin değerleri
Ben Türk genciyim iyi bilirim Gençliğe Hitabeyi
İndiremez hiç kimse göklerden bayrağımı
Türkoğlu Türk’üz biz vermeyiz bu vatanı
İstiklal Marşı’nın her satırı bizim kanımız
Bu vatanın askerleri bizim evlatlarımız
Şehit kanıyla sulanmıştır her karış toprağımız
Öyle yiğitleriz ki göz dikenin gözünü oyarız
Saygıda kusur etmem şanlı bayrağıma ve sancağıma
İstiklal Marşı okunurken beklerim “hazır ol” da
Türk ordusu bu vatanın en sağlam kalesidir
Türkoğlu Türk’leriz biz gururumuzdur askerimiz
Bu vatan yavrularımıza tek emanetimiz
Atatürk’ün yolunda giden yılmaz bekçileriz
Biz canız kanız her şeyden önce vatanız
Bu vatanı satanların karşısındayız
Gözümüz karadır bizim yediden yetmişe dek
Müslüman’ız elhamdülillah inancımız tektir tek
Bu vatan için gerekirse bütün kuşak
Ölür ve de öldürürüz vermeyiz zerre toprak
Vatanıma göz dikenler çeksin gözünü şimdi
Dadaloğlu Pir Sultan Yunus Emre ile biz
Her iki cihanda da karşı konulmaz askerleriz
Bu vatanı koruyan Türkoğlu Türk’leriz biz
09.11.2007 / Ankara
(Düşler Sokağı, Ürün Yayınları, Ankara 2008, s.85)
Emine SEVİNÇ ÇKSÜZOĞLU
www.kafiye.net
AŞK-I NİYAZ
Hadi tut ellerimden, lehfan dokunuşlar çizsin aşkımız
Gecenin yüreğine düşsün, özlem uyandıran şarkımız
O muamma buseler ki, sarsın fasl-ı gül serinliğini
Ateş-i aşkınla pür eyleye, kalbimin derinliğini
İsmin dilde iki hece, gönül fezasında yankılansın
Dudaklarımın arasında aşk, Bismi-nûr’la aydınlansın
Aşk boğazımda bir düğüm ki, zâtının nûruyla çözülür
Niyet ettim de yar sana, alnımızda yazılan görülür
Ey ay yüzlü sevgili! Gül-i naz çehreni çizdim usuma
Nar-ı aşkta eridim yar, ummana sığar mı bu aşk susma!
Tasvirini yapma hüznün, coştu bu gönlüm sevda telinde
Ahu dilber çaldın gönlümü, soldu ömrüm senin elinde
Aşk yolunda dem aldım, ey sevgili işte bak Araf’tayım
Namazını kıldığımız bu aşkın, sükûtlu taraftayım
Nuruna müştak oldu, sonsuz aşkınla duaya başladım
Secde başında ağlayıp da, seni bu aşka bağışladım
Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU
www.kafiye.net
DİLİME DOKUNMAYIN.
Ne zemheri ne ateş, yaprağın soldurmadım.
Yar gördüm yaren gördüm, birine yoldurmadım.
Can suyunu vermeden, bardağım doldurmadım.
Gönül bahçem içinde gülüme dokunmayın;
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Oğuzların boyundan oğlu ben, kızı benim.
Orhun’un kitabesi, taşlarda yazı benim.
Uzun ince bir yolda Veysel’in sazı benim.
Kirlenmesin tezenem, telime dokunmayın;
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Zemheride ne ile ısınmıştı bu ocak?
Başımı yasladığım bir anada bir kucak.
Güneşten daha kızıl, kanımdan daha sıcak,
Hilale, yıldızıma, alıma dokunmayın.
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Ateşlerde yanayım, çekeyim de ayazı,
Ondan ayrı düşmemek bu ozanın niyazı .
Cihanın aktan akı, ömrümün kar beyazı,
Ağzımda ak sütüme, balıma dokunmayın.
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Aslı, Şirinden özge, bendeki yârlığıdır.
Bir ulusun şerefi, arıdır, arlığıdır.
Bozkırda guzum diyen, anamın varlığıdır.
Şu benim ahvalıma , halıma dokunmayın,
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Âdem bozmazdı oysa sadakatte andını.
Kaç maraz bulacaksın, bir sorgula kendini.
Bir ulusun gözyaşı, bırak yıksın bendini
Kimliğimin nişanı, selime dokunmayın.
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Şimalimden, serhata, bir güzelin nakışı.
O bir köy çocuğunun ürkek ürkek bakışı.
Türkçemi lisan eyler, Sakarya’nın akışı.
Torosların başında yelime dokunmayın,
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Hangi aklın emrime sözcükler yoz oluyor?
Cihan rengin yitirmiş , gördüğüm boz oluyor.
Sinemden vurmaya beni, düşmana koz oluyor.
Yandığım yeter artık, külüme dokunmayın.
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
Mehmet Beyin oğluyum, gözü gibi sakınan.
Bir fermana uymuşum kaç yüz yıldır okunan.
Yenisey’den Uygur’a çile çile dokunan
Sevdayla düğüm düğüm, kilime dokunmayın.
Canımdan can koparın da, dilime dokunmayın.
İbrahim ŞAŞMA
www.kafiye.net
İlgili Makama,
Sayın İlgili,
Ekteki metni saygılarımızla bilgilerinize arz ediyoruz.
Türk Dilli Ülkelerin ve Toplumların Medya Forumu Tarihçesi
Türk Dilli Ülkelerin ve Toplumların II. Medya Forum’u 27-30 Ekim tarihleri arasında Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de yapıldı. Açılış oturumunun sonlarına doğru, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti temsilcisi Prof. Dr. Ata Atun söz hakkı alarak Türk Dilli Ülkeler Medya Birliği’nin oluşumu hakkında sizlere tarihçesini anlatmak istiyorum diyerekkonuşmasında şu ifadelere yer verdi.
Prof. Dr. Ata Atun KKTC Cumhur Başkanı Danışmanı,
“Değerli Türk Dilli konuşan ülkeler Medya Birliği mensupları, bu oluşumun temelleri 2007 yılında Türkiye’nin Yalova kentinde atıldı.
O yıl YAFEM’in, Yalova Folklor Eğitim Merkezi’nin organize ettiği 1. Türk Dünyası Gazeteciler Buluşması Yalova’da düzenlenmişti. Bu buluşmaya YAFEM’in ev sahipliğinde ben KKTC’den katılırken, Batı Trakya, Azerbaycan, Afganistan, Irak, Suriye, Kazakistan, Kırgızistan, Yakutistan, Gagauzya ve Çuvaşistan’dan gazeteci arkadaşlar da katılmışlardı. Güzel bir toplantı olmuş, çeşitli ülkelerden gelen Folklor ekipleri ile neşeli günler geçirmiştik. Kendi aramızda yaptığımızda sohbetlerde, dış ülkelerde yaşayan Türklerle ilgili konularda, o ülkenin devlet ajanslarından gelen haberlerle, Türk meslektaşlardan gelen haberler arasında farklılıklar olduğu konusunu ben açınca sohbet derinleşmiş ve sonucunda “Türk Dünyası Gazeteciler Birliği” kurulması fikri oluşmuştu beyinlerde.
Bu Buluşmaların 2.cisi 2008 yılında Yalova’da tekrarlanınca, “Türk Dünyası Gazeteciler Birliğini” kurmak için bir Tüzük hazırlanması ve çalışmalar yapılması gündeme gelmişti. İçinde “Türk” kelimesi geçen Birlik veya Derneklerin Türkiye’de hemen kurulabilmesine olanak olmadığından derneği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) kurarak hayata geçirmek görevini ben üstlenmiştim.
KKTC’de yabancıların Dernek veya Birlik kurmaları veya üye olmaları yasak olduğundan “Türk Dünyası Gazeteciler Birliğini”nin “Klüp” olarak kaydının yapılması konusunu 2009 yılında Yalova’da yapılan 3. Türk Dünyası Gazeteciler Buluşması’nda katılımcıların bilgisine getirdim. Bu birliğin Türkiye Cumhuriyeti devleti bilgisi dahilinde ve Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı bünyesinde veya desteğinde kurmanın çok daha sağlam bir yapı oluşturacağı önerim oy birliği ile kabul edilince, T.C. Dış İşleri Bakanlığı ile görüşmek görevi bana verildi. Bu toplantıda şu an salonda aramızda bulunan Batı Trakya temsilcisi BATTAM Başkanı kıymetli dostum Dr. (hc) Özkan Hüseyin bey de bulunmaktaydı.
Dr. Özkan Hüseyin BATTAM Başkanı Ve Batı Trakya Türkleri Temsilcisi, Prof. Dr. Ata Atun KKTC Dış Basın Sözcüsü, Fatma Demirel KKTC’nin Tanıtma ve Enfermasyoın Dairesi Başkanı
Dönemin T.C. Dış İşleri Bakanlığı Müsteşarı, kıymetli dostum ve ağabey gibi sevdiğim Sayın Büyükelçi Ertuğrul Apakan beyi telefon ile aradım ve görüşmek için randevu aldım. 2 hafta sonra Ankara’ya giderek Ertuğrul beyle yarım saatlik bir görüşme yaparak konuyu kendisine açtım. “Dış İşleri bakanlığı olarak konuyu çok ciddi buluyoruz. 1 ay sonra hazırlığını yap ve gel” demesi üzerine de tüm hazırlıklarımı tamamlayıp 1 ay sonra tekrar kendisini ziyaret gittim. Sayın Apakan beni, Türk dili konuşan ülkeler ile ilgili dairelerin tüm başkan ve yardımcılarından oluşan büyük bir ekip ile karşıladı. Verdiğim brifingden sonra Sayın Apakan’a son şeklini verdiğim “Amaç Bildirgesi” ile “Tüzük Taslağını” sundum. Böylesi bir düşünce ve girişimden çok memnun olduklarını dile getirerek, konuyu inceledikten sonra benimle tekrar temas kuracaklarını belirttiler.
Kısa bir müddet sonra önce beni T.C. Başbakanlığından sonra da Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden (BYEGM) aradılar.
Başbakanlıkta katıldığım toplantıda, konunun çok ciddi ve Türk dünyasına katkılarda bulunacak bir düşünce olması nedeni ile Başbakanlığın bu kuruluşun hayata geçmesi için tüm desteği vereceği belirtilerek, çalışma ve temaslarıma devam etmem istendi.
Artık her şey yavaş yavaş yoluna girmeye başlamıştı.
Bu toplantının birkaç hafta sonra beni Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünden arayarak görüşmeye çağırdılar. Görüşmemiz Sayın Genel Müdür ve ekibi ile oldu. Kıymeti dostum arif bey ile ilk tanışmam orada olmuştu. Kendilerine gerekli evrak ve çalışmaları sundum. Konuyu değerlendireceklerini ve çalışmalar bitince beni arayacaklarını belirtmeleri üzerine toplantı son buldu.
Kısa bir müddet sonra çalışmalarını tamamladıklarını ve 2010 yılının Ekim ayında “Türk Dünyası Gazeteciler Birliğini”nin kuruluş toplantısını yapacaklarını bana bildirdiler. T.C. Dış İşleri Bakanlığı ile yaptığım görüşmelerde de kuruluşun şekli ile ismi de yavaş yavaş belirginleşmeye başladı. Politik endişelerden dolayı “Türk Dünyası” tanımı çıktı yerine “Türk Dili” tanımı girdi, “Birlik” kelimesi çıktı, yerine “Forum” kelimesi girdi ve ilk kurucular toplantısı Ekim 2010 yerine 21 Aralık 2010 tarihinde Ankara’da Rixos Otel’de “Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu” adı altında yapıldı.
Foruma Türk Dili konuşan ülkelerin temsilcilerinin yanında Türk halk ve Topluluklarının temsilcileri de katıldı. Diğer ülke temsilcileri ile birlikte içinde benim de yer aldığım Komite, kapanış bildirgesini hazırlarken, Forumun içinde fiilen Türk halk ve Topluluklarının temsilcilerinin de yer alması bildirgeye ilave edildi.
Türk Dili Konuşan Ülkeler Medya Forumu’nda onaylanan bildirge uyarınca çalışmalar devam etti ve 17 Ekim 2011 tarihinde Ankara’da kurucular toplantısı yapılarak Tüzük’e ve Forumun adına son şekli verilerek yeni adının “Türk Dili Konuşan Toplumlar Medya Platformu” olmasına, Forumun 2. cisinin de Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de yapılmasına karar verildi. Bu Platformun oluşmasının “Fikir Babaları”ndan bir tanesi de ben, bir diğeri de dostum Özkan Beydir.” diyerek sözlerine son verdi.
Türk Dili Konuşan Toplumlar Medya Platformu’nun 2.cisi 27-30 Ekim tarihleri arasında Azerbaycan’ın Başkenti Bakü’de yapıldı. Genel Kurul da Platformun oluşum şekli, çalışma kuralları, Genel Sekreterliğin Ankara’da tesis edilmesi, Genel Sekreterin T.C. Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün en yüksek amiri olması, Genel Sekreterlik görevinin BYEGM personeli tarafından yürütülmesi, Forumun Dönem Başkanlıklarının, Forum hangi ülkede yapılıyorsa o ülke temsilcinin olması, 3. Forumun kırkızistan’da, 4. Forumun da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde yapılması kararı alındı.
Katılımcılar
“Türk Dilli Ülkelerin ve Toplumların Medya Forumu” Kurucu Komite Üyeleri
Sargılarımızla….
BATTAM Haber Merkezi
BİLMER İletişim Merkezi
Yayın Kuruluşunun Adı :Kanal35 e sunduğumuz yayın istek formatımız
Programın Adı : Kafiye’den Esintiler (Kafiye Basın Yayın İletişim TanıtımTicaret-Hüseyin DURMUŞ)
Programın Sunucusu : Hüseyin DURMUŞ / Nur UYGUN (Ağırlık Hüseyin DURMUŞ)
Programın Sponsoru:
Yayın Günü : Çarşamba ve ya perşembe
Yayın Saati: 17.00-18.00
Programın Amacı : 1- Güzel Türkçe’mizin korunması için neler yapabiliriz? Bazı yazarların ve bazı basın kuruluşlarının özellikle dilimizdeki sözcükler üzerinde oynayarak kuşaklar arası iletişim kopukluğuna ve kavram kargaşasına neden olunmaktadır. Bu nedenle güzel türkçemiz için neler yapmalıyız?
2- Hergün dejenereye uğrayan ve gittikçe yozlaşmaya yüz tutan Türkçe’nin korunması.
3- Öğrencilerin ve yetişkinlerin okuma alışkanlığı kazanmasını sağlamak. Öğrencilerin ve halkımızın günlük yaşamda okuma alışkanlığı kazanmasında nasıl bir yöntem uygulanabilir?
4- Öğrencilerin ve halkın Türkçe sözcükleri doğru kullanması konusunda alışkanlık kazandırma.
5- Türkdili dışarıdan müdahale kabul etmez. Bunedenle yaşayan ve halkın kullanmış olduğu sözcükleri Türkçe sözcüğe çevireceğiz diyerek dilde sadeleşmeye gidilemez. Bu nedenle Türkçe dışarıdan müdahale kabul etmediğine göre yeni sözcükleri halka sunmalı mıyız? Yeni sözcük üretelim derken sıkıntılar yaşanır mı?
6- Türk diline yıllar önce yerleşmiş olan sözcüklerin yeni sözcükler ile değiştirilmesi kuşaklar arası anlaşmazlıklara ve iletişim eksikliğine neden olmaz mı? İletişim eksikliğini gidermek için neler yapılabilir?
7- Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözcük üreteceğiz diyerek dilde sıkıntı yaratıyor mu? Kuşaklar ve nesiller arasındaki dilde anlaşmazlığa neden oluyor mu?
8- Türkçemizde noktalama işaretlerinin kullanımı doğru mu? Yazılarımızda noktalama işaretlerini kaldırmak, kullanmamak dilimize zarar verir mi? Kuşaklar arasındaki anlaşmazlıklara neden olabilir mi?
9- Özellikle şiirlerin yazımında son zamanlarda noktalama işaretlerinin kullanılmaması anlama ve kavramaya olumsuz etki eder mi? Özel isimlerde büyük harf kullanılmaması anlam kargaşasına neden olabilir mi?
10- Günlük mesajlaşma ve yazılımlarda neredeyse sesli harfleri unutur olduk. Bu durumun önünene nasıl geçebeiliriz?
11- Genç nesilİ oluşturan öğrencilerimizin;okuma, yazma ve yaratıcılıklar konusunda neler yapmaları gerekiyor? Öğrencilerimizin okumamaları onlarda neler kaybettirmektedir?
12- İstiklal Marşımız sadeleştirilmeli mi? Yaşayan dil korunması gerektiği halde sık sık yapılan dış müdahaleler ve Türkçe sözcük üreteceiz düşüncesiyle istiklal marşımızın yazılışından bu güne yüz yıl geçmemesine karşın şuan yaşayan orta ve genç kuşak marşımızın anlaşılmasında neden zorluklar yaşıyor?
13- Önemli şair ve yazarlarımızın bazıları şiirlerinde noktalama işaretlerini kaldırma çalışmaları, büyük harf ve küçük harf olayını uygulamada ısrarla neden küçük harf kullanıyorlar?
14- Milli Eğitim Bakanlığımız yaşayan Türkçemizin korunmasında ne gibi çalışmalar yapmaktadır?
15- İşyerlerinin Türkçe isim ile açılmasına yönelik Ticaret Kanunu neden işletilmiyor?
16- TV dizileri, yarışma programları ve güncel programlarda güzel Türkçenin kullanılması için yaptırımlar olamaz mı?
Program Akışları:
16.01.2012
Hüseyin DURMUŞ
Emekli Edebiyat Öğretmeni
Yazar ve Şair
SEN GİDİNCE…
Akşam çökmekte yaşadığım şehirde…
Bir sonun bitişi ve yeni bir başlangıç noktası hissettiğim.
Aslında her bitiş yeni bir başlangıç değimlidir hayatımızda…
Ayrılmamışız gibi hemen yanı başımda nefesinin sıcaklığı.
Daha birkaç saat oldu gidişin ve ben hiç sevmiyorum
Seni benden alan akşamın bu saatlerini…
Her güneşin batışında gördüklerim,
Sana bir daha hiç kavuşamayacakmışım gibi,
Buz kesiyor her bir yanımı…
Düşümde de her şey senden ibaret;
Sesin geziyor odalarımda,
Kokun hükmediyor duygularıma,
Özlemin düşüyor satırlarıma,
Gözyaşlarım düşüyor kâğıtlarıma…
Nerdesin akşamsefası tadında canımın içi,
Seni çok özledim ben…
Şerife ÇİMEN
www.kafiye.net