Ces’e Mektuplar-I

Sonra içimden bi kadın dedi ki, üşüyorum. Ama üşümüyordum ben. Yani şu an üşümüyorum. Rüzgar hatta baya iyi hissettiriyor. Bak başını atladım, bunu bu ara çok yapıyorum. Birileri beni yine çok üzüyor. Bi mesaj mesela, gırtlağıma oturdu Ces*.

Bir mesaj makas olur mu? Oluyor vallahi. O makastam ciğerimde dönüp duruyor.* Ama ne dönmek… O mesajı okudum, sonra işte üşüdü kadın. İçimdeki yani. Böyleyine hüzünlü olduğum saatler. Yüzümü güldüren kimse de yoksa mesela. Zor oluyor biraz.

Şimdi yani şöyle bi şey var, ben uyumaya hazırlanırken siliyorum normalde makyajımı. Ama böyle anlarda gerek de kalmıyor pek. Şu an hiç ağlayasım yok gerçi. Valla. Ama hüzünlüyüm epey. Şimdi sen günlüksün diye yazıyorum, yanlış anlama. İyi ki de varsın hayatımda.

Neyse, şimdi ağlasam… üstümde yeşil bi elbise var pek tatlı. Salaş, çok rahat, rengi çok hoşuma gidiyor. Bi de uçlarındaki dantel detayları. Güzel işte. Gecelik mecelik, severim ben böyle rahat giysileri. Ağlarsam bu elbiseye silerim kesin gözlerimi. Daha önce yani geçen gün turuncu elbiseme yazık oldu. Her yeri rimel… Sen aramadan evvel Harzem* abla güldürmese elbise simsiyah olacaktı herhalde. Harzem abla ne tatlı kadın ya. Bi taşınsa İstanbul’a, sürekli yatıya gidicem ona.

Neyse, ben bu gece hüzünlüyüm. Kollarım sıcak ilk kez ama buz gibi göğsüm. Yine de yanıyor içi. İçim. İçime tüküreyim. İçimdeki kadına da.

Kadınlık da epey zor, bakma. Bakarsan bağ olursa bak tabii. Üzüm güzeldir. Şarap olur, reçel olur mu bilmem. Sahi, üzüm reçeli var mıdır?

Yanımızda kuşçu oturuyor, güvercinler pek güzel. Gündüz yani. Ben mutsuzum, şiir gibi konuştuğuma bakma, ağlasam şiir olur ama ben durup bakıyorum. Sen bakma. Okuma da hatta bunları, okursan bir halt anlamayacaksın. Ben uyarımı yapayım da… Sonra vaktimi çaldın diye kızma bana.

Bu gece dolunay denize felaket yansıdı. Güneş halt yemiş. Fotoğrafını çekemedim, içime oturdu. Koskoca ay, insanın içine oturur mu yahu. İçime tüküreyim, içi kere. İçtir git, içim gitti zaten. Kelimeler ne dangalak.

Dangalak çok tatlı bi kelime bazen. Beni üzen insanlar da çok tatlı. Çok seviyorum ekmek çarpsın.
Belki bana dolunay dokunuyordur. Dokunmuyorsa da, canı sağ olsun ama “dokunsa ağlarım” valla. Bir de Ömer’in sesi var bana dokunan.

Ömer ne müthiş insan. Bu dünyada ne olur bilemem ama diğer dünyada ona özel bi cennet ayrılmalı. Ben olsam ayırırdım. Ben olsam bütün cennetleri ona ayırırdım. Onu ayırırdım, ayrı tutardım. Onu bi tanısan! Gerçekten ama, gerçek bi tanımak…

Rina’yla* epeydir konuşmuyorum. İnsanı Rina’sı da terk ederse,  vay haline. Halime, tüküreyim. İçime de, üç kere.
Ççok tatlı bi harf. Ben de biraz kafayı yiyorum genelde, evet. Aldırma. Gönül aldırmağa. Aldır ya da, beni buradan, ta yanına. Çok yanına ama. Ç tatlı bi harf inan bana. Bana çok inan. Ç…

Ces ben seni tanımam. Tanımaya da çalışmıyorum farkındaysan. Ces’im var, tanıdığım. O da çok özel insan. Vallahi adına kurban. Bir de gözlerine, saçlarına, dengesizliğine falan.

Bak uyarıyorum, okumaya devam etme. Sıkılmışsındır zaten. Ben olsam sıkılırdım. Sıkılmak karanlık bi kelime. Biraz ahrf. Ahrf deseydik harflere, harflerin yeri değişse ne olur? Kime? Nasıl yani, niye?

Çarşaflarla mahalleye inip onlardan çadır yaparak mutlu olan bi çocuktum ben. -Tuk ya da. Kalabalıktık. Eksiksek de kime ne. (gizli küfür üstüne alınan herkese)

Biraz uyku biraz tatlı bir şey. Çok uyumak afallamaktan öte, itici, öyle.

Üşümek güzel yemin ederim. Yıllardır profesyonel üşüyen birisi olarak söylüyorum bunu. Sen hep yanıyorsun. Yan. Yanıma. Yan. Lütfen. Desem, yanmaz çoğu insan. Yanım yanık koksa anlarım. Anlamam ya da. Ben kendini bile hüzünlüyken anlamayan bir kadınım.

Kadınlar güzel varlıklar. Şaka. Çok pisler aslında. İçten yani. İçimize tüküreyim. Ört kere. Ört, bir kere, içimin penceresini, desem “üşürsün” diyecek kadar aptal bazı adamlar.

Neeeyse!

Kusuruma bakma geçici rahatsızlık verdim, okumadıysan vermedim gerçi. Sarımsak çekti canım. Öyle!

Tuğba Karademir (Mavi)
23:43
www.kafiye.net