Unutulmuş hayal



Sonunda biz ablam ikimiz boğucu sıcak şehirden Isık-Göle gidiyoruz. Taksiye bizimle hasta kadın da bindi, o ara sıra inliyordu ve iç çekiyordu. Biz ona ne olduğunu sorduğumuzda merkeze hastenye geldiğini ve sıcak nedeniyle Bosteri’ye evine döndüğünü anlattı. Biz kızkardeşimle beraber haykırdık:

-Doğru yaptınız!

Gerçekten bunaltıcı günlerdi, bütün millet sıcaktan kurtulmak için şehirden göle kaçıyordu. Biz önceden özel pansiyondan oda ayırtmıştık. Bu bunaltıcı sıcakta ondan başka- neyi hayal edeceğimizi bilmiyorduk.

-Sadece ölmek kaldı, evde ölmeyip de nerede öleyim? Kalp krizi geçirmiştim. Şimdi ayaklarım da ağrıyor. Ostehondroz, radikulit acı çektiriyor. Her zaman başım ağrıyor..-kadın hastalıklarını saymaya başladı .

Ablam ikimiz kulağımızı kapatarak biri birimize baktık ve gülmeye başladık. Kadın durdu ve içini çekerek ağlamaya başladı ve mendiline sümkürdü.

-Teyze! Ağlamayın, lütfen. Her şey iyi olacak!-diye ablam avutmaya başladı. Hayatının son günlerini yaşıyor olan yüzü ve elleri kırışık olmuş, sönük ve ışığı kaybolmuş gözlü bu kadına acıyorduk. Kalın yün başörtüsünün içinde yine bir tane başörtü vardı. O başörtüden ise daha çok ayakkabı bağcıklarına benzeyen kırlamış iki örgülü saç görünüyordu. Sıcak olmasına rağmen kalın giyinmiş. Görünüşüne bakarsak 85 yaşında gibi. Onu nasıl avutacağımı bilmediğimden şaka yaptım:

-Teyze, gel bizimle pansiyona! Müzikle öleceksin! Dans ederken öleceksin!

Ablam bana onaylamayan gözlerle baktı:

-Şakan-kara mizahtır…

Kadın yolda ses çıkarmadan gitti. Sadece inlemesini ve içini çektiğini duyuyorduk. Şoför endişeyle ona bakıyordu. Pansiyon önünde durduğumuzda kadınla vedalaşacakken, benim elimi tuttu:

-Anlaştık. Ben burada kalacağım. Hastane için biriktirdiğim ve oğullarım verdiği para var.Eve dönmek istemiyorum. Gereken olsun, pansiyonda kalacağım…

Teyze için ayrı oda kalmamış, ama sünger yatak verdi.Böylece üçümüz bir odada kaldık. Sünger yatak benim için olduğunu anladığımdan yeni babaanneyi yatağa yerleştirdim.

Göle dalmanın ortasında ablamız ikimiz odaya teyzeye geliyorduk. Ablam ona beden masajı yapıyordu. Ben de yapabildiğim kadarıyla yüzüne masaj yapıyordum. Bu iki saat sürüyordu.

Babaannemin vefat ederken bir bardak kahve istediğini hatırlayarak bu kadına bakıyordum. Ölmeye hazırlanıyor, onun son istediği ne olduğunu merak ediyordum. Benim babaannem ise varlıklı kadındı,bir bardak kahve içebilirdi.Oğullarının birinen istemişti ve ölmeden önce zevkle içmişti.

Ben sormaya başladım, ablam ise not defrerini aldı da yazmaya başladı.

-Teyze, siz ölmeye hazırlanıyorsunuz… Sizin son isteğiniz nedir?

-…

-Tamam… 100 istek olsun. İlk sırada nedir?

-Kova!..-dedi ana

-Niçin kova?

– Sadece onun olmasını istiyorum.- diye soğukkanlı cevap verdi ana.

-Sizin kovanız yok mu?

-Var. Ama yine bir tane iyi olurdu…

Beynim bu bilgiyi anlamıyor ve ben söz verdim:

-Teyze, benim ambarımda yeni kova var. Ben onu size veririm. Şimdi ise,lütfen, siz yaşlı kadın olduğunuzu unutun!- sesim sertleşmeye başladığını anladım ve devam ettim.- Siz 20 yaşında ya 30 yaşında olduğunuzu düşünün!.. Ee?… Gözünüzü kapatın, eğer yardım ederse…

Kadın solgun gözünü kapattı ve birkaç dakika sessiz kaldı, sonra ıslanmış gözlerini açtı. Gülümseyerek:

-Gençken biz arkadaşımla şehri geziyorduk, füme balık ve sosis yiyorduk, bira içiyorduk…-dedi.

-Bu kadar mı?-diye ablam sordu da yazdı.

1.Kova

2.Balık

3. Sosis

4.Bira

Kadın önümüzde dersini çalışmayan öğrenci gibi aptalca bakarak oturuyordu. Biz ablamla en yakın dükkana gittik, gerekenleri satın aldık ve onun önüne balık, sosis ve birayı koyduk. Birayı bardağa koyup ona verdikten sonra ona bakıyorduk. Kurallarını kendimiz bile bilmeyen oynumuzu kadın kabul etti. Onun zevkle birayı içip ve önündekileri yediğini gördüğümüzden biz onunla yemekten vazgeçtik.Atıştırması bittikten sonra o kendi gençliğini hatırlamaya başladı. Açık yeşil gözlerinde sıcaklık oluştu.

-Ee?..-diye hatırlattım.-Devam etmemiz gerekiyor. Yine ne isteğiniz var?

Ana hayatı boyunca sevdiği şeyi değil de başka şeyi giydiğini, yediğini, yaptığını söyledi… Sadece yirmi istek zar zor yazabildik. Bu istekler ise: yemekler, cenazesi için gereken araç-gereçler, eşyalar, bulaşıktı…

On günlük tatilde onun istediği gibi iskambil oynadık, dilsiz, solak olarak numara yaptık, gece ve gündüz göle girerek pansiyonun kurallarını ihlal ettik, yüzünmüze maske yaptıktan sonra ve masajdan sonra doğu dansı organize ettik. Kadın ise fokstrot dansını öğretmeye çalıştı… Biz onun tamamen kırlamış saçını boyadık, yeni saç şekli yaptık.O ise kendine yekpare mayo ve hasır şapka satın aldı. Plajda gün batımını iszlerken:

-Günbatımı çok güzel olabilirmiş. Ben bu güzelliklere çok az bakıyordum. Hayat böyle küçük şeylerden oluşuyormuş..-dedi

Sonra durduramıyorduk. Kadın “Kripson” elma ağacını ekmek istiyor, haftada bir kere ata binmek istiyor, beş oğlunun her birine ev kurmak istiyor, Çin’deki torununu ziyaret etmek istiyor, Almanya’daki torununu ziyaret etmek istiyor, yaylaya havalı ciple gitmek istiyor, Amerika’yı, Fransa’yı, Japonya’yı… görmek istiyor.

Yaşlı kadının isteği 100ü de geçtiğinde ablam söyledi:

-Durun! Birileri ölmeye hazırlanıyordu? Yazacak yer bitti..

Kadın kırgın sesle cevap verdi:

-Ben sadece altmış iki yaşındayım…- dedi de üç tane yeni güzel defter satın aldı. Hepsi için.

Eve giderken bizi kucakladı ve numaramızı aldı. Evine ulaştıktan sonra bizi arayıp akrabaları ve komşuları sadece on gün içinde ne kadar gençleştiğine şasırdığını anlattı

ve sordu:

-Kızlar, kendi çocuklarım için de istek yazabilir miyim?

Kendimizi bu işi bilen insan hissederek ablam ikimiz,komşu kız için, balık satıcısı için da istek yazmasını önerdik. Yeter ki yaşasın…


Gulnar Emil
www.kafiye.net